Pazar, Kasım 1

Zoo!!!

Pazarı pazar gibi yaşayanlardandım... Wieliczka turuun yorgunluğunu atamadan yeni bir maceraya attım kendimi... Güneşi görmemle hemen bir plan yapmam bir oldu.. İlk planım bisiklet kiralayıp, Wislanın kenarına gezmekti... Ayaklarımın ağrımasından güvenemeyip vazgeçtim. Sonra bir anda hayvanat bahçesine gidebilirim! dedim. Halloween nedeniyle heryer kapalı. Web sitesine bakayım açıksa giderim dedim. "Tatillerde bile açığız" yazısıyla sevinip otobüs araştırmaya başladım. Çok işlevli haritam ve mpk'nın süper sitesiyle yurdumun önünden geçen otobüsü buldum. Saatlerine baktım.. Ok birazdan çıkarım dedim dememle kapının çalması bir oldu.. O da kim tatil günün de! Tam tekmil giyimli bir bay, bir bayan.. Ellerinde evrak çantalarıyla... Ufak bir giriş cümlesinden sonra anlıyorum misyoner olduklarını. Bu arada bilgisayarımdan çıkan musikiden anlıyor  Müslüman olduğumu. Tam da hazırlanmış onları bekliyormuşum gibi bir ortamdı. Arkafondan kılık kıyafete herşey olması gerektiği gibi bir tek hazır olmayan bendim!
Adamda çaktırmadan odamı süzüyor. (Farketmedim değil.) Kem küm dedikten sonra kadın koyuluyor broşür aramaya... Türkçe broşür arıyor. İçimden nerde olacak , bulamaz diyorum. Aramak için arıyor felan derken oda ne bu senin dilin mi? diye soruyor. Ben şoktayım. Yuh bee. Bu nasıl bir konuşlanmakdır.. "Tüm acılar yakında bitecek" diye... Ön yüzündeki resimde kırlarda inek, koyun, keçi, insanlar oturmuş piknik yapıyor, herkes mutlu imajı...  İçerisinde İncilden ayetler, insanlık nereye gidiyor, gençlk ne alemde vs. sorular cevapları da Yehovanın Şahitlerinde gizli irtibata geçiniz zart zurt işte... Adamlar nasıl çalışıyorlar, hayret ettim.... Kapı kapı dolaşıp broşür dağıtıyorlar herkesle konuşuyorlar adres vs kime ulaşabilirse... Üniversitenin yurduna eli kolu salla gir, kapıya dayan olacak şey değil... Neyse, değişik bir tecrübe, umarım bir daha gelmez.....

Hayvanat bahçesine gidebilirim... Ben sonbahar çocuğuyum. En sevdiğim mevsimdir. Hayvanat bahçesi de tam benlik bir yerdi. Kimsecikler yok, heryer sarı, hafif rüzgarın esintisiyle dökülen yapraklar, ısıtmayan güneş, hayvanların sesleriyle karşık tam bir doğa ortamı. Ruhum dinlendi.. Huzur buldum... Bataryam bitene kadar fotoğraf çektim.. Çok değişik ilk defa gördüğüm, adını bile bilmedim hayvanları izledim, fotoğrafladım, konuştum. Hayvanat bahçesinde pek kimsecikler yoktu. Tropik akvaryum olan yerde ise karanlık, havasız, nemli ve gizemli olunca korkmam kaçınılmazdı. Sanki Amazonda tek başıma gibiydim..Kocaman yılanlarla , sağdan soldan ne kadar tehlikeli hayvan varsa aramızda saadece ince bir cam olması, tüm kafeslerin eski olması bana, pakize gibi kayıp bir hayvanın olabileceğine kadar türlü türlü senaryoların kafamdan geçmesine neden oldu. Genel olarak bakımlı, çok da büyük değil, hayvanların yaşama alanları dar, beslenmeleri az zayıf gibi, bazı hayvanlar stresli geldi bana...  Ama çeşitliliğine hayran kaldım. Bu kadar soğuk bir yerde bunları yaşatmak gerçekten zor... Dışarda yaklaşık 2 saat gezdim ve güneş olmasına rağmen çok üşüdüm. Ellerim dondu. Makinayı kullanamayacak kadar. Hayvanları düşünemiyorum. Değiştirmek zorunda kalmışlardır artık sıcaklık isteklerini. Velhasıl pek güzeldi. Yalnız gezdim, kendi kendime foto çektim. (Self timer'ı icat edene dua ettim) :) Bir daha gelcem buraya diye de zoo ya söz verdim...




 






 
 




 
 
 
 
 

1 yorum:

esra&fatma dedi ki...

bunlar ne güzel fotoğraflar yaaaa.... Bakmaya doyamıyoruz, kartpostal gibi... Maşallah bir elinde on marifet:) sen fotoğraf yarışmalarına da katıl bak, orda da sonuna kadar arkandayız, birincilik bekliyoruz;)