Pazartesi, Kasım 16

Kopiec Kościuszki...

Perşembe günü derste ani yapılan quizle şoke oldum. Hiç çalışmamış gelmişim, pat önümde 2 soruluk quiz. Hiç bir şey haırlamıyorum, ne yazacam. Soruyu bile anlamıyorum ilk başta. Neyse güç bela birşeyler karaladım. Bir soruda Dna histone proteine sarılıırken ki bant uzunluğunu soruyor. yuhh ya nerden bileyim bu nasıl soru böyle. Aman diyorum verdim kağıdımı. 0,75/2 notum. Yüz karam.  Uygulamaya geçiyoruz. Uygulama performansımız da değerlendiriliyor. Aman Allahım! yaptığım işlem not gözüyle bakılıyor. Soğuk terler döküyorum. Çok şükür 4 saat süren ders bitiyor. Derin bir ohhh çekiyorum. Bir daha böyle bir günü yaşamak istemiyorum. Sonrasında Prof. Potempayı aramaya başlıyorum gene yok. Neyse yarın bakarım diyorum. Gidip röportajı yazayım bari dedim yurda döndüm. Oturuyorum tam yazacam, ordan oraya dallanıp budaklanıyorum. Hala özgeçmişteyim. İnsanın kendini yazması ne kadar zormuş. Bir türlü beğenmedim kendimi. neyse özgeçmiş sorusunu atlayıp diğer sorulara geçeyim bari dedim. Bir türlü istediğim şekilde yazamadım yazmak içimden gelmedi. Bedenim kırgın, yarı hasta haldeydim. Güya Cumaya bitiririm diye söz vermişitm. Dönüp özür mailiyle bir hata daha süre istedim. Hafta sonu yazarım dedim. Nasıl olsa sürekli yağmurlu.
Cumartesi inanılmaz bir güzel hava, nasıl oturulur yurtta. Daha önceden gitmeye karar verip de gidemediğim "Kopiec Kościuszki" e gittim. Ne kadar enteresan bir yapı. Konya'da ki Alaaddin tepesi de insan gücüyle yapılmış. Kocaman tepe, doğal gibi yani. Burası küçücük iki kişi yan yana anca yürüyor. Askeri gözlem amaçlı yapılmış şehrin en yüksek yeri denebilir. Havanın açık olmasıyla herkes tepedeydi. Kalabalığın arasından bol bol fotoğraf çekebildim. Ücretli çalışan dürbünü denemek istedim. Üzerinde her hangi bir bilgi yer almıyor. Ne kadarla çalışır vs, çalışıyor mu? Attım 1 zl denemk için tık yok. Yuttu paramı :( tekrar atmaya cesaret etmedim. Bozuk herhalde dedim. Yurda döndüğümde öğrendim 2 zl ile çalışıyormuş. :( yazık oldu 1 zl'me.
Annem wepcam den zayıfladığımı ve iyi beslenmediğimi söyleyip durdu. Aslında besleyici değeri yüksek besinler tüketiyorum. Kefirimi içiyorum. Her gün peynir yiyorum. Et yemiyorum bir tek. Annemin gönlü olsun dedim gittim Carrefour'a. Taze salata malzemesi ve 2 dilim somon alarak döndüm yurda. Hemen önce salatayı yapıp kaldırdım dolaba. Malum kap kacak sıkıntısı yaşıyorum. Azcık zeytinyağda attım somonları tencereme. Tabi teflon tavam olmadığı için çelik görünümlü tenceremin azizliğine uğradım. Her halükarda enfes lezzetli salatamla balığım müthişti...     






Araya illa bir yemek fotoğrafı koyacağım. :)) Yakında Mehmet Öz'ün kızının kitabı gibi "yurt beslenmesi" diye bir derleme çıkartırmışım!!!

Akşamında güya röportajı yazacam, tık yok. Zorluyorum hadi hadi.... Maalesef. Pazar gününü de gündüz güneşi gören iki deli gibi attık dışarıya kendimizi. Elwira daha önce hiç hayvanat bahçesine gitmemiş. Haydi dedim tuttum elinden götürdüm zoo'ya. Gezimiz pek eğlenceli ve güzel geçti. Son durak olarak papağanların yanından geçiyorduk ki Halooo! diyen bi sey. Sağımızda solumuzda kimsecikler yok bir anda papağanla göz göze geldik. Papağan başladı Lehçe küfüre. Bize küfreden papağanı gören güvenlik görevlisi pek mutluydu. Ben öğrettim 3 kelime diyerek yanımızdan sırıta sırıta geçti. Hayyyy gerizekalı..... Elwirayla şaşkın şaşkın ayrıldık zoo'dan.   İşte böyle bir haftasonunu kapattım. Bugün Prof. Potempanın dersine gidip, çalışma işini kökünden çözecem. Kararlıyım.. Bakalım, hayırlısı....

Hiç yorum yok: