Pazartesi, Kasım 9

Kötü giden havalardan mıdır?

Kötü giden havalardan mıdır? bu müşkülpesent halim. Oda arkadaşım Elwira bu haftayı yoğun griple geçirdi. Doktora da beraber gittik. Bana bulaştırmasın diye çok dikkat ettim ama aynı odadayız, kaçış yok.  Bağışışlık sistemim yoğun bir savaş veriyor Elwiranın mikroplarına karşı. İçtiğim onca kefirlerin işe yarayacağını düşünüyorum. Yine de bu hafta içi ve hata sonu canım hiç bir şey yapmak istemedi. Euro Dinner bahanesiyle dinlenmeyi abarttım da abarttım. Galiba hastalanacağım. Perşembe gün ki derse kadar neredeyse pek bir şey yapmadım. Sonrasında da dolu dolu geçti diyemiyeceğim.
Pek eğlenceli ve keyifli geçen dersin raporunu yazmak için Cuma günü Support Group buluştu. Sylwia attı arabasına götürdü bizi evine... Rahat rahat raporumuzu geniş geniş yazalım diye... Maalesef Nicole'de sevimli canavar köpeği Tofie'yle gelmesi günümüzü zehir etmeye yetti. Çalışma ortamı olarak yer olunca, köpeğinde kızışma dönemine rast gelmesi dikkatimizi toplamamızı güçleştirdi. bazen imkansızlaştırdı. Köpeklere alerjim yok, pek çok köpeğimiz olmuştur, severim de (kediye tercih ederim) ama hiç de hijyenik görünmeyen bu hayvanı sevemedim.. Gelip gelip elimi yalaması, üstüme çıkıp yüzümü yalamak istemesi çıldırttı beni... Dakka başı çöküp kalkmaktan pek iyi olmayan sol dizimi zorlamama neden oldu. Raporu da tam bitiremedik. Çarşambaya kaldı. Camilla'nın evinde yazacağız. Halloween nedeniyle bir rapor daha yazmamız gerekiyor. O'na daha başlamadık bile umarım Çarşamba ikisi birden biter.. Sylwia'nın evine gitmekle ilk kez bir Leh ailenin ufaktan aile yaşantısını görmüş oldum.. Evin dağınık-düzenli olup olmadığından bahsetmek ayıp olur, son derece konukseverdiler. Tofie dışında herşey güzeldi. Bir gün öncesinden Euro Dinner yemeğimi onlar için yapmıştım. Pek doyurucu olmayan yemeğimi pek beğendiler. Bir kez daha mutlu oldum. Yurda döndüğümde sabaha kadar dizim ağrıdı... Ertesi günü de topal gezdim...

Support Group için yaptığım dolmalar... 


 Afiyet olsun arkadaşlar....
                  
Cumartesi günü uyandığımda, yağışlı havayı ve şehir içi görüş alanını yaklaşık 50 mt ye düşüren sisi görünce hevesim kaçıverdi. Dizim ağrı masaydı, önce spor ve dans derslerinin başlangıç günü için üniversitenin stadyumuna gidecektim. Dizime güvenemedim gitmekten vazgeçtim. Tüm günü yurtta bilgisayarın başından kalkmadan geçirdim diyebilirim. Bir kaç film izledim, kaşık kaşık Nutella yiyerek ;)  Filmin birinde tutamadım kendimi ağladım ağladım.(ağlamak istemiyordum ama iyi de geldi) :) Çalışma planı yaptım, hangi kitaplardan çalışacağımı ayarladım. Umarım sıkı bir başlangıçla devamı gelir.  İkindi üzeri akşam yemeği için Elwira karnıbahar yapmaya karar verdi, bende her zamanki gibi makarna.
Haydi birleştirelim bu lezzetleri dedik, yanına da avakado salatası yaptım pek bi hevesle.  Keyifle yemek için başladım avakadodan ama avakadonun tadı neredeyse nötr. Buraya gelmeden önce en çok neyi özlerim diye düşünürken direk avakado aklıma gelmişti. Ablama şakayla takılıp Avakadoyu senden çok özleyeceğim bile demiştim! :)
(Anneciğimle arka bahçeye kova dolusu toplamaya gidişimizi,  ağacın dallarının çok zayıf olmasına rağmen ulaşılamayacak avakadoları bile almak için tepeye kadar çıktığım anları, olgunlaşmasını sabırsızlıkla beklediğim günleri, dışarıda aynı tadı asla bulamadığım, neredeyse her öğünde yediğim, asla bıkmayacağım bu lezzeti çooooook özledim.) :( Yeter bu kadar özlem cümlesi....
Akşamleyin de o kadar sıkıldım ki oturmaktan, dizimi iyi hissetmemle birlikte bir anda biraz yürüyüş yapma kararı verdim, çektim eşofmanlarımı attım kedimi hafif yağmurlu havaya. Biraz yürüyüşle, biraz tempolu koşmayla uyuşuk halimden sıyrılabildim. Düzenli koşma kararı aldım ama spor ayakkabımı getirmemişim. Acil birini almam gerekecek... Oda arkadaşımla anlaştık, haftada 2-3 gün akşamları koşacağız diye.. Sabırsızlıkla başlayacağımız zamanı bekliyorum. İstikrarı sağlayabilir miyiz acaba? :))

Pazar günü ise, havanın kötü ve sisli olmasını aldırmayıp yurdumun yakınlarındaki "Kopiec Kościuszki" adındaki tepeye gitme kararı aldım. Sadece iki otobüs  alternatifim var. Saatte bir geçen otobüslerin ilkini gittiğim durakta kıl payı kaçırdım. Diğer otobüse yetişeyim diye "Salwator" durağına gittim. Yaklaşık yarım saat beklememe rağmen otobüs gelmedi. Hiç normal olmayan bir durum. O kadar dakik ve düzenli çalışan MPK da birşeyler ters gitti demekki. Zaten beklerken havanın giderek kötüleştiğini görünce vazgeçmek üzereydim. İyi de oldu dedim içimden. Oradan "Galeria Krakowska" denen AVM'ye geçtim. Market alışverişimi yapıp dönerim dedim. Normalde de Pazar günü AVM'ye gitmekten hoşlanmam. Burada da aynı manzarayla karşılaşmak şaşırttı beni. Herkes AVM'ye gelmiş sanki, nasıl kalabalık, aynı tip insan sürüsü. Demek ki Krakow'da da insanlar yapacak bir şey bulamıyor atıyor kendini AVM'ye. Fazla oyalanmadan yurduma döndüm. Nasıl acıkmışım.... Satın aldığım en favori ekmeğimin (Chleb slonecznikowy) yarısını yemişim farkında olmadan.... Yanında her zamanki gibi kefirim... Düşünüyorum da ne zaman bıkacağım; her gün aynı şeyleri yemekten....

2 yorum:

Adsız dedi ki...

Allah tan hayvanseversın.kendımı hıc dusunemıyorum kopeklı bı ortamda calışmak ve ben....kabus olurdu sanırım.krakow da gecen her zaman sana bol makarnalı karnıbaharlı menuler ve nutellalı kahvaltılar sunuyor galıba be dostum...ah canım yaaa...ozlemle beklıyorum senı.zengın zeytınyaglı ve vejeteryan turk sofrasıylaa...
muhabbetlerımle....

NYCity dedi ki...

Canım...
Hergün aynı menü hemen hemen :( Bıkmam yakındır. Ahhh ahhh zengin Türk sofrasını evimde bulacağım gibi... Farklılık zamanı geldi de geçiyor. Zayıfladığımı söylüyor annem webcam'den, çok üzüldü bende daha besleyici menüler oluşturmaya karar verdim. :)
Hasretle dönüşü bekliyorum...
Sevgilerimle