Pazartesi, Ekim 26

Sokak kedisi

Pazar sabahı mümkün olduğunca erken kalkıp sabahı güzel değerlendirip içim rahat rahat gezeyim istedim. Ne mümkün? 9:00 zar zor ayaktayım. Oda arkadaşım gelmemiş. Hımmmm.. Güzel bir kahvaltı ziyafeti çekeyim kendime diyorummmm, oda ne ekmeğim yok :( Eşofmanla dökülüyom sokağa, önce yurdun altındaki ufak kantin benzeri yere bakıyorum kapalı (henüz açık yakalayamadım), ordan yürü yürü Jubilat... Yaklaşık 15 dak yürüme mesafesi... Sabah sporu felan diyorum kendi kendime...Etrafa bakınıyorum... Pazar sabahın 9 da benden başka kimse eşofmanla çıkmamış dışarıya.... Daha önce pazarları insanlar nasılllar diye pek dikkatimi çekmemişti. Herkes pek bi resmi, yüzleri zaten hiç gülmüyor, kundaktaki çocuk bile :( asık surat... Havadan mıdır nedir? Neyse ben kendimce sallana sallana aldım ekmeğimi, yaptım bir güzel kahvaltımı.(mikrodalgada ekmek üstü peynir, nutellam ve çayım ohhh.....)
Sonrası malum, bilgisayarımın başındayım.. (Geldim geleli bir gün bile eksik etmedim açmayı, neredeyse 15h/gün çalışıyor, birşey olcak diye korkuyorum). Çok fazla meşgulum farkındayım onla, ama herşeyim o benim :(  Sonrası saat 2 de Kazimierz tripi için buluşma mekanına gidiyorum... O da ne saatler alınmış burda da.. İyiki açmışım bilgisayarımı.(Bu arada bir isim bulmaya çalışıyorum bilgisayarıma......?). Ona göre hareket etmeseydim, 1 saat beklemek zorunda kalacaktım....:)
Sonrası Rynek de kos kocaman bir grup olduk... Çoğunluğunu Türklerden oluşan 12 kişilik grupla düştük yollara... Grodzka dan önce Wawel kalesi dedik, ordan Kazimierz.... Hem pazar günü, hemde havanın tam gezmelik oluşu etrafı şenlendirmişti. Herkes lay lommmm geziyor.. Damadın biri takmış koluna gelinini yürü yürü Wawel'e gidiyor fotoğraf çektirmeye (kızlarla konuşuyoruz aramızda :"Türk gelinleri asla yürümez, eskiden beri, atdan inmez bile, burda ki gelinler pek kıymetsiz, nazsız vs :) " Ordan bir anda kalabalıktan dikkati dağılmış bir genç küt diye kafayı geçiriyor yanımızdaki direğe.....(gerçekten çok kötü vurdu) direk çan gibi çaldı.... Endişelendik çocuğa; beyin kanamasıı geçirmesin vs diye grubundaki arkadaşları kikirdeşip duruyordu.. (ayrıldıktan sonra çok da merak ettik doğrusu), kalabalıktan istifade köşe bucak hererde işportacılar, dilenciler.... Bool eğlenceli, kaynaşmalı, her admımızı fotoğraflayarak gezdik durduk.... Wawel kalesinin içine girmedik, bi ara paramız bol olunca gireriz dedik, ordan Ejderhanın evi denilen yere gittik... Kalenin altında ufak mağara... hiiiççç bir şey yok.... oyuk kayadan başka birşey değil.... Mağara çıkışı Ejderhanın heykeli... (ağzından ateş çıkıyormuş, onu yakalayalım diye biraz bekledik çıkmadı :( )  Ordan yürü yürü Kazimierz mahallesi, yahudi mahallesi olarak da geçiyor, Sinagogların bir arada bulunduğu ve yahudilerin çoğunlukla yaşadığı mahalle.... Sinagog gezemedik, akşam erken karardığı ve çok vakit kaybettiğimiz için kısa sokak turundan öteye geçemedi....Ne yaptık, meydandaki büfelerden akşam yemeği için geleneksel (adını unuttuğum) fast food ürünün tadına baktık, benim her sabah kahvaltımın azcık zengini.. (somon ekmeğin boyuna yarıya kesmişler, üzerine peynir, üzerine ketçap, mısır, yeşil soğan vs ne varsa koymuşlar sonra doğru fırına... )  6,5 zl ödedik, ayakta yemek zorunda kaldık, doyduk mu ? Evet Tekrar dener miyim? Neden olmasın. Ordan da dağıldık yurtlarımıza..... Güzel bir pazardı, bir sonraki gezmemi yinede planlı geçirme kararı aldım... Keza vakit kaybının yanında gitmişken mutlaka görülmesi gereken yerleri görmeden gelmek pek iyi olmadı...  (Hele gezinin başında fotograf makinamın şarjının bitmesi ayrı bir facia- plansızlığın bu kadarı) .... Amannnnnnnnn
Daha önemli olaylar var; Erasmus öğrencisi olarak 30 krediyi doldurmam gerekiyormuş (6 kredilik ders alıyorum sadece)... Bir şekilde araştrma projesi almam lazım ama nasıl? Sürekli birilerine ders için mail atıyorum ama kimsecikler dönmedi henüz... Umudum var, umarım beni kabul ederler ve bu pürüzü aşarım....
Dil kursu ile ilgili olan maillerime de henüz cevap gelmiş değil. İngilizcenin yanında ikinci bir dil daha alayım istiyordum... Düşün düşün...Çince, İtalyanca, İspanyolca, Fransızca, Arapça, Almanca vs vs hepsine baktım tek tek araştırdım ve Çince- Arapça arasında kaldım. En sonunda Arapçaya karar verdim. Unuttuğum bu dili tekrardan canlandırmak iyi bir fırsat olabilir... Arapçadan ilk pratiğe Kazimierz grubundan aslen Arap olan Aykutla başlamış oldum. Elimde not defterim, kelimeler yazıp, basit gramer eklerini öğrenmeye, unuttuklarımı hatırlamak, yenilerini kavramaya çalıştım. Aykuta göre azcık çalışsam bu işi başarırmışım, Arapça için kulağım iyi gelişmiş ve sesleri ayırt etmem çok iyiymiş, iyi de yazdığımı söyledi ( belki de gaz verdi). Azcık aldığım tezhip dersimi işe yaradı ne! Neyse.....
Umarım istediğim dersleri alabilir ve de düşlediğim hareketli yaşantıma geri dönerim...Bu haftanın da boş günlerle geçmesini istemiyorum....

Hiç yorum yok: