Çarşamba, Ekim 28

1. ayımı kutluyorumm

Krakow'a geleli 1 ay oldu... Offfffffff ne çabuk... Gitti 5 de 1 i neredeyse.... Ne yaptım ne yapıyorum laflarına girmiycem keza çıkmıyacak kadar karışık gündem... Soru işaretleri peşimi bırakır da netleşen bir tabloya sahip olursam hemen raporlayacağım... Dün Karabükten gelen mektupla çok mutu oldum. Dostum Merve taaa oralardan saç tokası yollamış.. (benim tabirimle babanne tokası ama çok işlevli, çok beğendim, yakında moda ikonları arasına girmesini umuyorum)... Diğer bir taraftan bugünü kutlama sayfası olarak kalması için yazıyı kısa kesip fotoğrafa yer vermek istiyorum...









Oldum olası anlamam lastik tavuk esprisini..Aşağıdaki fotoğrafta bunlardan biri; Elinde fotoğraf makinasıyla gayet normal foto çekip duran tipler... Bir anda uzun paltolu adamın cebinden lastik tavuk çıkıyor ve heykelin orasına burasına koyarak resim çekip, kikirdeşip duruyordular... çok komik bir durum ama gerçek sanat esprisi ne onu anlamıyorum!

Pazartesi, Ekim 26

Sokak kedisi

Pazar sabahı mümkün olduğunca erken kalkıp sabahı güzel değerlendirip içim rahat rahat gezeyim istedim. Ne mümkün? 9:00 zar zor ayaktayım. Oda arkadaşım gelmemiş. Hımmmm.. Güzel bir kahvaltı ziyafeti çekeyim kendime diyorummmm, oda ne ekmeğim yok :( Eşofmanla dökülüyom sokağa, önce yurdun altındaki ufak kantin benzeri yere bakıyorum kapalı (henüz açık yakalayamadım), ordan yürü yürü Jubilat... Yaklaşık 15 dak yürüme mesafesi... Sabah sporu felan diyorum kendi kendime...Etrafa bakınıyorum... Pazar sabahın 9 da benden başka kimse eşofmanla çıkmamış dışarıya.... Daha önce pazarları insanlar nasılllar diye pek dikkatimi çekmemişti. Herkes pek bi resmi, yüzleri zaten hiç gülmüyor, kundaktaki çocuk bile :( asık surat... Havadan mıdır nedir? Neyse ben kendimce sallana sallana aldım ekmeğimi, yaptım bir güzel kahvaltımı.(mikrodalgada ekmek üstü peynir, nutellam ve çayım ohhh.....)
Sonrası malum, bilgisayarımın başındayım.. (Geldim geleli bir gün bile eksik etmedim açmayı, neredeyse 15h/gün çalışıyor, birşey olcak diye korkuyorum). Çok fazla meşgulum farkındayım onla, ama herşeyim o benim :(  Sonrası saat 2 de Kazimierz tripi için buluşma mekanına gidiyorum... O da ne saatler alınmış burda da.. İyiki açmışım bilgisayarımı.(Bu arada bir isim bulmaya çalışıyorum bilgisayarıma......?). Ona göre hareket etmeseydim, 1 saat beklemek zorunda kalacaktım....:)
Sonrası Rynek de kos kocaman bir grup olduk... Çoğunluğunu Türklerden oluşan 12 kişilik grupla düştük yollara... Grodzka dan önce Wawel kalesi dedik, ordan Kazimierz.... Hem pazar günü, hemde havanın tam gezmelik oluşu etrafı şenlendirmişti. Herkes lay lommmm geziyor.. Damadın biri takmış koluna gelinini yürü yürü Wawel'e gidiyor fotoğraf çektirmeye (kızlarla konuşuyoruz aramızda :"Türk gelinleri asla yürümez, eskiden beri, atdan inmez bile, burda ki gelinler pek kıymetsiz, nazsız vs :) " Ordan bir anda kalabalıktan dikkati dağılmış bir genç küt diye kafayı geçiriyor yanımızdaki direğe.....(gerçekten çok kötü vurdu) direk çan gibi çaldı.... Endişelendik çocuğa; beyin kanamasıı geçirmesin vs diye grubundaki arkadaşları kikirdeşip duruyordu.. (ayrıldıktan sonra çok da merak ettik doğrusu), kalabalıktan istifade köşe bucak hererde işportacılar, dilenciler.... Bool eğlenceli, kaynaşmalı, her admımızı fotoğraflayarak gezdik durduk.... Wawel kalesinin içine girmedik, bi ara paramız bol olunca gireriz dedik, ordan Ejderhanın evi denilen yere gittik... Kalenin altında ufak mağara... hiiiççç bir şey yok.... oyuk kayadan başka birşey değil.... Mağara çıkışı Ejderhanın heykeli... (ağzından ateş çıkıyormuş, onu yakalayalım diye biraz bekledik çıkmadı :( )  Ordan yürü yürü Kazimierz mahallesi, yahudi mahallesi olarak da geçiyor, Sinagogların bir arada bulunduğu ve yahudilerin çoğunlukla yaşadığı mahalle.... Sinagog gezemedik, akşam erken karardığı ve çok vakit kaybettiğimiz için kısa sokak turundan öteye geçemedi....Ne yaptık, meydandaki büfelerden akşam yemeği için geleneksel (adını unuttuğum) fast food ürünün tadına baktık, benim her sabah kahvaltımın azcık zengini.. (somon ekmeğin boyuna yarıya kesmişler, üzerine peynir, üzerine ketçap, mısır, yeşil soğan vs ne varsa koymuşlar sonra doğru fırına... )  6,5 zl ödedik, ayakta yemek zorunda kaldık, doyduk mu ? Evet Tekrar dener miyim? Neden olmasın. Ordan da dağıldık yurtlarımıza..... Güzel bir pazardı, bir sonraki gezmemi yinede planlı geçirme kararı aldım... Keza vakit kaybının yanında gitmişken mutlaka görülmesi gereken yerleri görmeden gelmek pek iyi olmadı...  (Hele gezinin başında fotograf makinamın şarjının bitmesi ayrı bir facia- plansızlığın bu kadarı) .... Amannnnnnnnn
Daha önemli olaylar var; Erasmus öğrencisi olarak 30 krediyi doldurmam gerekiyormuş (6 kredilik ders alıyorum sadece)... Bir şekilde araştrma projesi almam lazım ama nasıl? Sürekli birilerine ders için mail atıyorum ama kimsecikler dönmedi henüz... Umudum var, umarım beni kabul ederler ve bu pürüzü aşarım....
Dil kursu ile ilgili olan maillerime de henüz cevap gelmiş değil. İngilizcenin yanında ikinci bir dil daha alayım istiyordum... Düşün düşün...Çince, İtalyanca, İspanyolca, Fransızca, Arapça, Almanca vs vs hepsine baktım tek tek araştırdım ve Çince- Arapça arasında kaldım. En sonunda Arapçaya karar verdim. Unuttuğum bu dili tekrardan canlandırmak iyi bir fırsat olabilir... Arapçadan ilk pratiğe Kazimierz grubundan aslen Arap olan Aykutla başlamış oldum. Elimde not defterim, kelimeler yazıp, basit gramer eklerini öğrenmeye, unuttuklarımı hatırlamak, yenilerini kavramaya çalıştım. Aykuta göre azcık çalışsam bu işi başarırmışım, Arapça için kulağım iyi gelişmiş ve sesleri ayırt etmem çok iyiymiş, iyi de yazdığımı söyledi ( belki de gaz verdi). Azcık aldığım tezhip dersimi işe yaradı ne! Neyse.....
Umarım istediğim dersleri alabilir ve de düşlediğim hareketli yaşantıma geri dönerim...Bu haftanın da boş günlerle geçmesini istemiyorum....

Cumartesi, Ekim 24

Support Group' umu Seviyorum!

Bugüne değin en güzel kayda alınması gereken olay lab raporunu yazıp bitirmemizdi. Lakin perşembe, dersten sonra bir hayli moralim bozulmuş ve güya bugüne gene hazırlıklı gideceğim diye kendi kendime söz vermiştim. Sözümü gerçekleştirdim mi?- Hayır!
Neden mi? Önce dünü anlatmak ve bugüne doğru giriş yapmak gerekir. Tamamıyla çalışamamamın nedeni cuma günü akşamı için aldığım parti davetini kabul etmemden ileri geliyor... Gündüzü yarım yamalak elverişlilikte geçirip akşama doğru Sylwia'yla buluşmaya Rynek'e gittim. Biyoteknolojiden diğer arkadaşlarla buluşup parti mekanına gidilecekti. Mekan ve partinin içeriği hakkında en ufak bilgim olmadan direk atlamış oldum. Parti mekanımız olarak Baccarat Club seçilmiş. Mekan hakkaten kaliteli ve güzeldi. Pek öğrenci işi olmayan normal mekanlara göre azcık pahalı ayarında bir yer. Mekana bi lafım yok. Partinin içeriğine gelince Jagiellonian Üniv.in Collegium Medicum binasında okuyan ne kadar bölüm varsa tıp, eczacılık... dan öğrencilerin organizasyonu. Neredeyse herkes 1 veya 2. sınıf ve en fazla 22 yaşında olan tipler; Doktorculuk oynayan öğrenciler, seksi hemşire görünümünde bayan garsonlar, dans ettiğini sanan elinde stetoskopla sallananlar, 17-18'lik kırmızı rujları ve olmayan göğüs dekolteleriyle gezinen kızlar vs vs :)))). Oldukça yaşlı hissettiğim ortamda pek sıkıldım ki sormayın...Grubumun  tamamı Leh olunca da çoğunlukla tercih edilen dil Lehçe, İngilizceyi pek kullanmak istemiyorlar. İyi bilen de var, hiç bilmeyen de o yüzden muhabbete dahil olmadığım zamanlar pek sıkıcıydı. Etrafı gözlemlemekle müziğe ritm tutmakla geçip gitti. Gerçekten de Krakow da kızlar güzel (eşli olanları aptalca kıskançlık triplerine sahip,her yerde aynı manzara yani), erkekleri çirkin... Bunu aynı gece aynı ortamda iki şaşı erkeği aynı karede görünce kesin kanaatim geldi... Bir tanesi karşıma denk de gelip oturunca bilahare tasdiklemiş oldum. :))  En fazla 20 yaşında olan delikanlıyla çok sert votka içişine takılıp boool alkol muhabbeti yaptık durduk. İçtikçe kendine güveni gelmiş bir hale bürünen, daha dik durmaya çalışan, ikide bir saatine bakan, bardağı sürekli elinde çeviren obsesif karakterin biriydi. Konu alkol olunca aldığım derslerden anlattım durdum.. En sonunda rakıyı tavsiye etmemle konuyu kapattık ve çıkıp gittim. Çok saat ilerlemeden de yurduma sağ salim döndüm. Bilmiyorum gençler neden bu kadar çok alkol tüketiyorlar, delicesine içiyorlar? Kusana kadar içme huyları var ki sormayın.... Dün gece 2 sularında sarhoş olan bir kız koridordan tüm kapıları yumruklayıp bağırıp Lehçe bir şeyler söyleyip duruyordu... Olay anında şansız kapılar arasında benimki de vardı. Tamda konsantre bir şekilde rapora hazırlanırken aniden kapımı yumruklamayıp bağırmasıyla havaya zıplamam bir oldu. Çok korktum. Gerçekten aklım çıktı. :( Sabah uyandığımda da koridoru ve wc yi kusmuklarla görünce midemin yatışması baya zaman aldı... ığğğğğğğğğğğğ ööööüüüğğğğğğ bööööö yazarken bile insan kötü oluyor.... Gerçi Krakow da kültür olan bu akşam gezmeleri, içmeler ve gençleri üzerine ayrı bir yazı yazmak gerekir. Bu kadar şimdilik bahsi yeterli, hatta fazla bile.... (okuyucularım aman sıkılmasın!)
Gelelim güzel olan habere....
Yer: Cafe Heaven, Karmelicka caddesi. Saat 11 civarı. Flash belleğim ve dökümanlarımla hazırım raporu yazmaya! (Galiba?). Diğer arkadaşlarında geç teşrifleriyle başlıyoruz rapora.... Herkesin tek tek yazıp vermesi gereken raporu (ki ben öyle anladım), tek bir rapor ve 5 isim adı altında sunulacağını görmemle yaşadığım sevinci anlatamam... İçimden nasıl şükrediyorum ki sormayın.... (Keza; elimde sıfır veriyle vede yarım yamalak hatırladığım analiz planıyla ne yazacaktım hiç bilmiyorum..) Ekibimi seviyorum!(Bu arada Support Group ismi Facedeki gruptan geliyor). .. Bu rapora nasıl katkı sağladığım konusuna gelince... Derin dosya arşivim ve 75 sayfalık (22,5 zl ye mal olan) çıktılarımla vede excel'i kullanma kabiliyetimi de ekleyince ortamdan sıyrılıverdim... Kabul ediyorum akademik yazma konusunda yeteneğim yok.. Zorlamam lazım belki de ama benim elimden şimdilik bunlar geliyor... Ekibe bunlarda lazım değil mi? (içimden gelen seslerle) Evet bu raporda benim de emeğim geçti diyebiliyorum. Çok şükür....
Öğleden sonraki planımda ise Elwirayla hayvanat bahçesine gitme planı vardı... Lakin havanın ani yağışa dönmesiyle bu planda söndü gitti. Geri kalan zamanı yurtta od arkadaşımla Fransızca, İtalyanca, Lehçe şarkıları dinleyip, sözlerinden kendimizce karaoke yapmaya çalışarak geçip gitti.....
Yarın için Yahudi mahallesi olan Kazimierz'e gezi daveti aldım... Umarım hava izin verir ve güzel bir gün geçiririz...

Cuma, Ekim 23

ilk ders, ilk izlenim !

Haftayı nasıl geçirdim sorusunu kendime sormak istemiyorum... Çünkü gerçekten çok anlamsız vede boş geçtiğini üzülerek itiraf etmekten başka bir seçeneğim yok. Pazartesi ilk işim Perşembe günki dersim için hazırlanmaktı. Tüm günü scirus, elsevier, willey, pubmed veritabanlarında ve de google içinde gömülerek geçirdim. Konu ile ilgili ne kadar kaynak varsa ulaşmaya çalıştım. Ta ki lab uygulamasında karşıma olası çıkabilecek cihazı tahmin ederek, ilgili kullanma klavuzuna kadar herşeyi detaylarıyla okuyup, anlayıp, çalışıp öyle derse gidecektim. Pazartesiyi kaynak araştırması ve downloadla geçirince, Salıyı daha verimli geçiririm umudu sardı. Sarmasına sardı ama sabahın ilk saatlerinde yediğim kazıkla pek güzel başlangıç yapamadım. Ben sormuşum sana sayfası kaça diye sende demişsin bana 10 gr bende demişim ok 75 sayfa çıktıyı bir çırpıda almışım.. Sonrasında 22,5 zl demesi ile benim tepemin atması bir olmuş... kem küm Leh kadına erdini anlat anlatabilirsen.... tabi nafile verdim 22,5 ve bastım doğru odama... Robbie Williams bileti bile 40 zl olduğunu düşünüce 22,5 bir hayli ağır geldi.  Oda arkadaşım Elwiraya bir  hayli şikayet ettim durdum. Kadın milleti değilmiyiz! Onca parayı çarçur eder ayakkabı, kıyafet, yemek vs gıkı çıkmaz söz konusu fotokopi, çıktı gibi ders materyallerinde bir anda cimri oluveririz(m) :)  (Yanlış mı düşünüyorum yoksa?) Ben bilgisayarımdan da okurdum ne gerek var çıktıya... İşte... Ders oldu... Cinkua, Dobranoc, Na zrobia 'yı (yazılışları yanlış muhtemelen) öğreneceğime daha faydalı kelimeler öğrensem daha çok işime yarayacak...
Neyse Salı, Çarşamba biraz biraz okumaya çalışarak, bir hayli saatimi internette harcayarak, çok fazla kahve tüketmekten geç yatıp geç kalkarak geçip gitti.  Konuyu içip yutma hayalleri hayalde kaldı. Derse yarım yamalak hazırlıkla gittim. Diğer 4 kişi de pek benden farklı değildi. Malum İngilizceleri çocukluktan beri öğrenip kullandıklarından derste hiç zorlanmıyorlar... Bende kem küm anladım anlamasına. Ama ciddi anlamda beni zorlayacak gibi... İtiraf etmem gerekirse, kendimi ilgili olduğumu göstermek adına bir kaç soru sordum (cevabını bilmeme rağmen), biliyorum utanç verici ama günü kurtarmama vesile oldu. Labd uygulama yapılacağında da direk atladım. :) Hemen ele geçirdim pipeti, kuvars küvetini.. Ön hazırlık aşamasında ön plandaydım. Ama analizin yorumlamasında en arkalarda :(  Herşey güzel eğlenceli gidiyordu taa ki hocanın ağzından; "Haftaya rapor istiyorum" u duyuncaya kadar.... Elimde fotoğraf makinasıya çektiğim resiml ve videoların dışında hiçbir veri yok, not almadım ve rapora ne yazacam... :(( Diğer çalışkan öğrenciler eminim dolu dolu rapor verecekler... Sürekli not alıp durdular... Tabi onlar tahmin ettiler rapor olayını... Kendime çok kızdım... 
Neyse ki çabuk kaynaştık ve raporla ilgili konuşmak için Cumartesi buluşma kararı aldık. 3  Leh , 1 Alman ve 1 Türkden oluşan 5 kişilik face de grup kurduk . Elimdeki foto ve videoları hemen ekledim. (İngilizcem pek iyi değildir ama kaynaklarım sağlamdır.. :) )
Dün akşamda bir parti daveti aldım yeni tanıştığım Leh arkadaşımdan. Biyoteknolojideki öğrencilerle buluşma vs. Bilmiyorum gitsem mi... Oturup ders çalışmam lazım.. Merak da ediyorum..  Cumartesi günü içinde deli gibi çalışmam ve hazırlıklı gitmem gerekli... Malum sözlü sınav gibi 4 kişiyle konuyu tartışacam.. :((( ığğğğğğğ ne halt edecem anneee :((((

Bir sonraki gündem konum; İngilizce dersi almak üzerine... Üniversite Erasmus öğrencilerine (diğer öğrencilere de sanırım) ücretsiz dil kursu veriyor. İstediğin dili, dilleri sınırsız alabiliyorsun..Ama uygun program bulmak mesele... Millet 3 dil birden alıyor ki bence çok saçma... Yaklaşık 4 saat beklemeden sonra nihayet sıranın bana gelmesi ve uyuşuk olan, son derece ağır hareket eden, benden önceki her öğrenciye en az yarım saat ayırıp bana gelince sadece 5 dak var demesi çok sinir bozucuydu. Gıcık oldum kadına.. Sonuç olarak sadece  5 dak da 1 ders bulabilmem ve o da sadece haftada 1 saat olması gerçekten üzücüydü... Onu da alabilmem için hocayla konuşup izin almam gerekiyormuş... :( Bilmiyorum bu konuyu askıya aldım. Haftaya erkenden gidip uygun birşeyler aramayıp bulmayı düşünüyorum.... 

Diğer taraftan Erasmus öğrencileri için hafta sonu Prag gezisi (170€ ) var ve ben katılamıyorum :(  Çünkü
vizem yok.. Ankaradaki konsolosluk maalesef  shengen +D  istememe rağmen inatla D vermişti. İstanbuldan  alsaydım C+D alabiliyormuşum. (İstanbuldan alanların vizeleri C+D ). D ise kalış vizesi olup sadece Polonya topraklarında geçerli ... Yeni bir vize almak hem masraflı hemde kısıtlı zamanda kullanabilmesinden dolayı oturma kartı çıkarttırmak daha akıllıca geldi. Onun evrakları ve işlemleriyle uğraşıyorum. Yetişse de Prag'a gidebilsem diyordum ama maalesef olmayacak...
ve sözün bittiği yerde fotoğraf.... 
ilk yaptığım puding (Burdaki pudinglerin tadı az extra şeker ekleyip yedim :) ) 




Bu hafta adam akllı yediğim akşam yemeğim. Nesibeyle bir güzel hazırladık soframızı.. Neler mi vardı? Konserve barbunyadan çok nefis barbunya yemeği ve yanında Pierogi denen bizim mantının büyük boyutlusu, Pieroginin etlisi, peynirli patateslisi, çileklisi vs çeşitleri var. Peynir+patateslisini tercih ettik. İyi de ettik.. :)




Bu da enfes mi enfes domates soslu makarnammmmmmm ve tabiki de olmazsa olmaz Zott kefirim.. hımmmmm (en ucuz kefir Zott =0,9 zl =45 kuruşcuk )


Pazar, Ekim 18

Gevezelik eşliğinde fotoğraf


Bu fotoğrafı çok sevdim....( Yorumsuz)


Dün Realden aldığım tütsülenmiş peynir, keten tohumlu ekmek ve kurutulmuş fesleğenle hazırladığım akşam yemeğim. Yanında da neredeyse hergün içtiğim kefirim... Burda kefir çooook ucuz 79 gr da var 2 -3 zl yede... Hergün hiç bıkmadan içebilirim yaşasınnn :) Tütsülenmiş peynir olduğunu bilmeden , farklı birşeyler denemek için almıştım.  Heryer Lehçe, peynir almak benim için dakikalar harcamak demek.... Herkes bu peynirden alıyordu ki sormayın... Promojka yazısından promosyon peyniri. olduğunu anlayıp atlamam bir oldu "hımmm demek güzel ki fiyatı düşünce herkes alıyor... " mantığıyla hareket edersem sonu bu olur.... Sürü mantığı işte.. Büyük hata!... Tüm gece hatta sabah bile peynirin tadı ağzımdan gitmedi... Sanki midemden tütsünün dumanı çıkıyor gibiydi.... ııııığğğğyyyyyyyyy... böööğğğööööüüü....... Çöpe gitmesin yazık olur, calicum yemelisin , vitamin vs telkinleriyle nasıl hızlı yedim yuttum hatırlamıyorum....

Bu fotoğraf ise; 1 nolu tramway durağına yakın bir kiliseden... Henüz ziyaret edemedim. Ama anladığım kadarıyla II.Papa Jean Paul'un papa olduğu kilise ve halka seslendiği evin önü... Onun anısına yakılan bir sürü mumlardan....

Bu sabah ki harika kahvaltım... :) Tatlı ihtiyacımı şimdilik Nutella yiyerek karşılıyorum... Bıkmadan yemeği umuyorum... Şimdi yazarken düşünüyorum da fotoğrafta 1 kg şekerin ne işi var? :))))))) Tütsülenmiş peynir olsa daha manidar olurdu, yada Nutellam...

Cumartesi, Ekim 17

Yağan ilk kar ve yaşam

14 ekim sabahı güne yağan karın eşliğinde uyanmak; sevinçle hüznü bir arada hissettirdi. Önce ayy ne kadar güzel, romantik, süper görüntü vs..... bir taraftan da aabbbbooooooooo ekimde havaya bakkk, kışın donacam anlaşıldı..  :( Yurdun kalorüferlerini bir an önce yaksalar isyanlarıyla günü ısınmaya çalışarak, üşümüş kediler gibi miskin miskin yatağın içine sokularak vaktimi heba ettim.

Tüm haftayı perşembe gelse de derse girsem modunda geçirdim. Nihayet perşembe, erken kalk, kahvaltı yap, yağan karla birlikte 194 veya 144 nolu otobüse yetiş, erkenden dersliği bul, otur.... Herşey o dakikaya kadar yolunda gitti. Lakin takip eden 1 saat içerisinde ise ne dersi soran, nede derse iştirak eden, kimsecikler gelmedi...:( Bende koyuldum asistanı bulmaya.... Her iki asistanın odasını kapalı. buldum...  Lablarında da kimse yok. Velhasıl dersle ilgili en ufak bilgisi olabilecek kimsecikleri bulamadım... Sonra tıpış tıpış soğuk havada yurdun yolunu buldum... :( Hocaya mail attım. Hocada 22 sinde başlayacağını söylemiş.. Derin bir ohhhhhhh çektim. iİlenecek konuyuda göndermiş, hazırlanıp gelmemi istiyor anlaşıldı...İlgili makale vs indirmem lazım... Önce ana başlıkta Türkçe kaynaklara bakmak, anlamak sonrası detayları İngilizceden çalışmam lazım... Bol fotokopili ve çıktılı günlere dönüyorumm.. Öncelikle flash belleğim yok, almam lazım. 320 gb lık harddiskimi her yere güzenle veremem...

Güzel bir haber.... Oda arkadaşım geldi.. Aslında yalnız yalnız ben rahattım.:) Peki nereye kadar? Komisyon geç kalmadan birilerini göndermez mi? gönderdi bile.. Neredeyse her gün Allahım aklı başında iyi bir  oda arkadaşı gönder diye dua ediyordum. Mümkünse USA, Kanada, UK vs olsun. İngilizcesi perfect olsun ki pratiğimi geliştireyim... :))))))) Dualarım iyi bir insan olması noktasında kabul oldu da diğerleri pek tutmadı. Leh, up uzuuuuunn boylu, Lehçe okuyan 4.sınıf öğrencisi çıkıp geldi.... Elmira... İngilizcesi pek iyi değil ama olsun şimdiden çok iyi anlaştık... Tabii odayı ben kendi düzenime göre kurduğumdan, biraz bencilce davranıp kural koymuş gibi oldum. Üstelik ilk günden... Normalde odalara her yere girip çıktıkları ayakkabı-terlikle giriyorlar. Bazen çıplak ayakla heryere girip çıkıp, kapkara ayakla yatağa giriyorlar... :s  Odaya yerleştiğim ilk günden beridir iki güne bir domestosla yerleri silip duruyorum. Terliklerimi ikiye ayırdım içeri ve dışarı... Kapının girişine de "Don't come with your shoes" yazdım. Elmiranın yazıyı görüp sorması bir oldu. Bende bizim kültür şöyle böyle diye anlatarak ikna ettim. Çok hoşuna gitti. Ertesi gün oda terliği hediye ettim. Çok mutlu oldu... Böylelikle zafer benim oldu : )))))) (Umarım halinden ve bende memnundur) İlk akşam saatlerce  onuşup durduk... Ertesi akşam yine aynı.. Karşılıklı çok iyi bir elektiriğimiz oldu... Maşallah... Dağlara taşlara.... Bir yerlere vurayım :))

Oda arkadaşım iyi ki de Leh olmuş diyorum. Ailesinin evindeki eşyaları değiştirmişler.. Dün Mikrodalga fırın ve su ısıtıcısı getirdi. Yarında buzdolabı... :))))))) i love Elwira...
Bu sabah kahvaltım süperdi. Geldiğimden beridir kuru kuru ekmek üstü nutella, krem peynir yemekten, çaysız kahvaltıdan bıkmıştım.. Aslında şikayet etmiyorum ama sıcak ekmeğide çok özlemişim... :) Hemen ekmek üstü dilimlenmiş peynir, üstüne dilimlenmiş domates ve üstüne de kurutulmuş fesleğen üfffffffffffffff  :))) Sıcacık ekmeğimle birlikte sallama çayım müthişti.... Su ısıtıcının olmadığı günler elimde tencereyle doğru mutfağa, ayakta bekle bekle kaynasın su, ordan çay, kahve yap.. pek zahmetliydi ya... Çok şükür halime... Çok mutluyum....

Bu sabah Elimirayla konuşurken öğreniyorum ki Avon temsilcisi. Kurtulamadım şu Avonculardan :)))) Her kaldığım ortamda gerek ev-yurt hatta resim kursunda bile, gerekse okul hayatımda yanımdan hiç eksik olmadılar.... Krakowda da peşimdeler :)) Kardeşim benim felsefem doğallık...Ben sevmiyorum makyaj malzemesini diyorum demesine ama katolog yine veriliyor elime... :)  Bu yılda Avon kullanacam gibi... :( Bir kaç krem alıp sıyrılmayı düşünüyorum.... Umarım başarırım...:)))   

Şimdi MediaMarkt'ın yolunu tutup bellek alma zamanı.... Fotoğraf makinemi de mi değiştirsem... Aynı fiyata bir üst modeli vardı.. Gelmişmidir ki.... İyice kanki olduk Mediamarkt cılarla... Her hafta uğrak mekanım....


Salı, Ekim 13

Karışık duygular...

Bugün hava gerçekten çoook soğuktu. Günlerdir yağan yağmur sonrası durgun havayı fırsat bilip attım kendimi dışarıya. Normalden biraz kalın giyinememe rağmen çok üşüdüm. İçimden üff gene tutturamadım, terliycem derken; üşüdüm, burnum kızardı, kulaklarım kesildi...
Ekimde 4 derece olan havayı aralıkta, ocakta düşünemiyorum....

Geride bıraktığım günlerim ziyan olup gitmekte. Ders planım bür türlü netleşmedi ve boş vaktimi miskin miskin oturarak geçiriyorum. Dün gece sıkı bir başlangıç yapıp 3-4 saat ders çalıştım. Devamını getirirmeyi diliyorum...

Pazar gününden beridir azınlık olarak yaşamak üzerine kafa yoruyorum... Krakowdaki Müslümanların varlığı, varsa nerde oldukları ve neler yaptıkları hakkında araştırma yapıp duruyorum... Çok ilginç sonuçlar, kişiler ve olaylar karşıma çıktı.

Tatarlardan gelen bir Müslüman azınlık hakim. Polonya genelinde %1 oranında. Krakowda sayıları yahudilerden az farkla fazla ama ibadethaneleri yok. Yahudilerin sayılarının azlığına nazaran Sinagogları oldukça fazla. Peki Müslümanlar nerde?

Araştırmalarım beni Üsküp doğumlu Krakowda yaşayan bir sanatçıya götürdü. Çok ilginç projeleri var. En iddialı olanı Rynek meydanını İslam kültür merkezi yapmak. 15 yaşında ilk kişisel sergisini açan ve doğuştan yetenekli olan bir sürü ödüle sahip olan bu sanatçıyı daha detaylı anlamak için başladım okumaya... Çoook değişik bir karakter, Krakowda çok geniş takip eden bir kitlesi mevcut. Nasıl olurda bu kadar katolik bir şehirde Müslüman bir sanatçı bu kadar tutulur? Hala bunun yanıtını tam bulmuş değilim? Belki Müslüman kimliği ile sanat anlayışını bir biri ile çok iyi dengelebilmekte. Duruşu ile hiç bir kesmi karşısına almamakta. Ama nasıl başarıyor? İslam Kültür Merkezi Krakow projesi ile büyük çalkantı yaratması gerekirken çok sağlıklı bir şekilde herşey yolunda gidiyor? Krakow'lular belki de sadece sanat gözlüğüyle bakıyor... Peki diğer gözlüklere sahip olanlar ne diyor? Rahatsız olan kesim ne diyor? Bunları tam çözememiş olmakla birlikte hala gizemini koruyor. Projesinin Kur'an-ı Kerimle sunumu burda ve burda yer alıyor.

Sonrasında Rynek de bir Club'ın sahibi yada ortağı olduğunu öğreniyorum. Pek Müslümanlıkla alakası olmayan fotoğraf ve yaşantısını görüyorum. Müslüman mı değil mi? Müslümanlar için mi çalışıyor yoksa kullanıyor mu? soruları aklıma gelip duruyor. Sonrası düşünmeyip, saygı duyuyorum... Projesinden ötürü tebrik maili atıp konuyu kapatıyorum...

Biraz yürüyüş yapmak ve ESN den tişörtümü almak için düştüğüm yolda Ryneğe de gidip dolanayım diyorum. Meydandaki eski çarşı ve müze restorasyona girmişti. Restorasyonu yapan firma müzede sergilenen eserlerin örneklerini kullanarak koruma platformu hazırlamış. Seçilen resimlerin arasında Osmanlının içinde bulunduğu birkaç savaşın resmi mevcut. İlkinde ecdadlarımızın öldürüşünün resmi. Bir sonraki resimde ise kimin galip kimin mağlup olduğunun farkına varılamayan bir savaşın hali...





Müze açılır açılmaz orjinalini görmeye gitmem lazım...

Cumartesi, Ekim 10

Biraz da fotoğraf zamanı......

Zaczek yurdunun önünden geçen tranway rayları


ma. sz. pilsudskiego caddesi


yorgun ayaklarım


Jagiellonian Ünivden Collegium Novum binası




Wawel kalesinden

Wawel kalesinde papa II. Jean Paul (Krakowdan papa olmuş)


Wawelden


Wisla nehri


Wawelden...


Güzel bir görüntü


Peter&Paul un kilisesi (2-3 güne bi klasik müzik konseri düzenliyorlar, içeride konser olduğundan giremedim)


Grodzka caddesinde bir atölyenin vitrini


Krakowun meşhur simidi (güvercin saldırısından önce sadece azcık yiyebilmiştim. Burdaki güvercinler hem aç, hemde saldırgan, tepeme kadar çıktıklar... )


Rynek meydanından


St Mary's Church


Milli şairleri Adam Mickiewicz.. Anıt mezarı İstanbulda.


Rynek meydanında para kazanmaya çalışan heykel adam..



Meryem ana kilisesinin önünden geçen fayton


Florianska caddeinden meydana doğru


Barbakan (15 yy.) şehrin giriş kapısıymış


15 nolu tramway ve yurdumun durağı... :)

uyuşukluğum üzerimde....

Herşey ne kadar da eğlenceli başlamıştı. Son üç gündür kımıldayasım yok. Üzerimdeki rehaveti atamadım gitti. Derslerim başlasa da şu tembel halimi üzerimden atsam. Projede çalışma hayalim suya düşmüş gibi. 6 kredilik aldığım lab dersi sadece 2 günümü dolduracak. Diğer günler içinde İngilizce dersi alayım diyorum. Koordinnatöre yazdım henüz cevap gelmedi. Umarım kabul edilirim.

Çarşamba günümü MediaMarkt da geçirdim diyebilirim. Yeni aldığım web cam bilgisayarıma bir türlü kuramayınca götürdüm kurdurtmaya. Onlarda yapamadı. Tekrar değiştir, tekrar satın al, gene olmadı, tekrar değğiştir başka marka satınal, işte oldu... Bu arada oyalanırken fotoğraf makinasını da almış bulundum. Acelemi ettim bilmiyorum. Türkiye fiyatına göre uygun ama gene de pahalı bi fotoğraf makinası aldım. Umarım memnun kalırım. 2 hafta içerisinde değiştirebilirmişim. Aynı fiyata bir üst modeli vardı kalmamış gelirse onunla değiştirme niyetindeyim.... :)

Perşembe günü; ilk dersime gecikmeli olarak girdim. Haftaya başlıyacakmışız, kısa tanışma ve mail adresleri ve isim listesi alınarak vedalaşıldı. İngilizce sabah 9:30, lehçe 14:30 da. max 4 saat sürecek gibi. Umarım daha çok olur. Dersten sonra yurda gelip vurdum kafayı yattım. Üşütmüşüm zaten, geceleyin de yurdun aşağısındaki bardan gelen gürültüyle uyuyamayınca perşembeyi de uyuyarak geçirmiş oldum.

Cuma günü; fotoğraf makinasını almama rağmen çıkıp bir şeyler çekmeyi uzun süre istemedim. Havanın kapalı olması hevesimi kırmaya yetti. Ama öğlene doğru güneşin biraz kendini göstermesiyle attım kendimi dışarıya... Önce belediye işimi halletmek için gittim adrese.. 3 aydan fazla ikamet ettiğim için kayıt olmam gerekiyordu. Onu hallettim. 3 hafta sonra tekrar aynı yere gidip numaramı alabilecekmişim. Numarayı aldıktan sonrada oturma kartı için koşuşturcam...Belediyeden çıkıp merkeze geldim... Evet fotoğraf zamanı... Öylesine önüme geleni çektim. Yürüdüm, gezdim, oturdum, düşündüm, çektim....

Yürümekten yorulmuşum.... Canım meyva çekti, girdim adı Kelepir yazan markete.. :) bir tane muz aldım... Görevli lehçe dilinde bir şeyler söyledi durdu... bir taneyi komik, saçma buldu... :) Avrupalılardan gördük taneyle almayı... amma velakin bazıları hoşnut değil... Ordan yürü yürü wawel kalesi, ordan parkın içinden Collegium novum ve 15 nolu tramwayla yurdum....

Salı, Ekim 6

4,5,6 ekim

Krakow daki ilk pazar gününe erken kalkarak başladım. Klasik kahvaltımdan sonra odamı toparladım. İnternet için nereye gitsem diye plan yaparken meydana gitmek aklıma geldi. Öğlene doğru çıktım. Meydan çok kalabalık olduğundan kendimi MC'e attım. 5,8 zl aldığım büyük cappucinomla kuruldum masaya. Evet gelsin wireless sinyalleri derken hemen hemen hepsi şireli. era.pl denen şehir içi wireless var. Cep teleofonundan ödeyeek giriyorsun günlüğü 9zl yanlış hatırlamıyorsam. Sonrası kaydolmadan kahvemi içip kalktım. Hava güzeldi. Okulumu bulayım dedim atladım otobüse. Haritama göre son durakta indim. yürdüm yürüdüm, sordum, sordum ama bilen yok. bilen var ama net tarif edebilen yok. Neyse iyice adresini öğrenip tekrar gelirim diye ayrıldım. Kızları aradım onlardan internet cafedeler. Berfu da Galeria avm de internet peşindeymiş. Bende gittim yanına. Avm de iğne atsan düşmeyecek kalabalıkta. yer bulduk oturduk. KFC sağolsun onun ücretsiz internetiyle işimizi gördük. şarjım bitene kadar oturdum. ordan geri yurda döndüm ve gün bitti.. Ertesi günümde ben hala koordinatörümün bana mail atmasını bekliyorum. Nihayet pazartesi ve internet gelcek sevinciyle, kahvaltı sonrası indim resepsiyona. IP ve diğer numaraları yazan kağıdı verdiler elime oh nihayet internet.... diye sevinirken sevincim kursağımda kaldı. IPim başkaları tarafından kullanıyor uyarısıyla karşılatım, tekrar tekrar denemeler sonucu gene yok. Neyse tekrar resepsiyona sordum. Onlarda 7:30 pm de internet sorunları ile ilgilenen kişiye sor dedi.Bende kulaklık ve kamera almak için media markt a gittim. 5tl ya mikrofonlu kulaklık aldım fena sayılmaz. 15tl de kamera. Sonrası postalarımı gönderdim. 2.4o zl normal posta ücreti. bir haftada ulaşır dedi. bakalım...döndüm yurda, sonrasında akşama kadar 7:30 un olmasını bekeldim sabırsızlıkla. Nesibe yemek önerisiyle çıktım dışarı ama aklımda hala internet. 5 zl ye turp çorbasını içemeden bıraktım.(kırmızı pancarda olabilir?) Çorba dediğin tuzlu olur bunların çorbaları tatlı. içemedim. sonrası tekrar yurt. yurda girmemle yaklaşık 50 kişinin sırada beklediğini görmem bir oldu. daha saat yeni 7:30 du. Ben bilgisayarımı alıp odaya dönene kadar 20 kişi daha ekleniş sıraya. Yaklaşık 2 saat ayakta beklediğim. Nihayet sorun halloluyor. ve ben odamda internete girebiliyorum.... günlerdir bu anı bekliyordum... :)))))) sonrası yorgunluktan uyuyup kaldım.... Salı günü ise erken kalkıp kahvaltı yapayım dedim. Katkılı diye aldığım ekmek etli çıkınca kahvaltı hevesim gitti. Ekmeğede et koymuşlar ya yuh dedim. Neyse aç karna düştüm yollara. Bölümüme gittim koordinatöre sorduğum soruların cevabını sekreterden alabilirmişim. Sekretere gittim kadınla bodrum muhabbeti yaptık. Bu yaz tatile bodruma gitmiş vs vs anlattı durdu. Sonrası beni daha iyi bilen birine götürdü onla iyi anlaştık. Dersimin sadece perşembe ve belki cuma olduğunu öğrendim. çalışma imkanımı sordum hocayla görüşecekmişim...Ordan programımı alarak çıktım...Ekmek almak için Tescoya gittim. Defter, kalem, zeytin, ekmek, meyvesuyu vs aldım yurda geldim. Öğlene doğru kahvaltımı yapabildim... Şimdilik bitti.....

Pazar, Ekim 4

2 ve 3 ekim

Dünün yorgunluğunu 7 saatlik uykuyla almışım. Hala vücudumda valiz taşımaktan kaynaklana morluklar ara sıra acı veriyor. Hostelden kalma omuz ağrısı da yanında. Polonyalıların garip bir yastık seçimi var. Bizim yere minder diye kullandığımızı bunlar başlarına koyuyorlar. Yatağın 2/3 sini kaplıyor. Hostelde yastık yüzünden omzum koptu. Neyseki çabuk davranıp yastık, yorgan, polar temin ettim. Sabah kalkıp ilk işim valizlerimi açmak ve yerleştirmek oldu. Daha sonra Kazimierz turu için grubu yakalamaya gittim. İnternetim olmadığı için nerde toplanacakları konusunda bir fikrim yoktu. ESN ye sorarım dedim Collegium Novuma gittim ki kapalı. Neyse Kazimierze doğru yürüyeyim belki yakalarım dedim. Ki tahmin ettiğim caddeye gruptan uğrayan olmadı. Daha sonra rize ünivden arkadaşlarla buluştuk. Onlarda kazimierz turuna katılmak istiyorlardı olmadı. Neyse kendimiz ufak bir tur attık. Wisla nehrinin kenarından yürüyerek ayrıldık. Bende hazır dışarıdayken İkea ya gideyip dedim ve atladım otobüse. Haritam yanımda olmasa da kolaylıkla buldum. Türkiyeden biraz pahalı buldum. Promosyon ürünleri dışından ucuz pek bir şey yok. Nevresim takımı 15zl aldım. Gerçekten ucuzdu bu. Buradaki marketlerde poşet parayla. Sadece tesco ve rossman denen marketlerde ücretsiz. İkea çıkışı krakowun waffle benzeri ürününü denedim. İstanbula nazaran oldukça fakir buldum. İnsanlar sadece waffle ekmeği üzerine krema yada sos yada sadece meyve alıyorlar.bende meyveli ve kremalı istedim üzerine çikolata sosu da istedim ama beni anlamadı. İngilizce bilmiyordu, işaret diliyle anlaştık. 4,5 zl ödedim ki gerçekten çok ucuz. 2.25tl sadece. Çok değişik meyveler vardı. Narenciye harici hepsi tropikti. İçerisinde papaya, ananas, mango, adını bilmediğim değişik tatsız bi meyve birde portakal dilimi vardı. Portakal sıfır suluydu. Kuru posadan ibaret. İçeriğin zenginliğine nazaran ucuzluğu beni mest etti. Yalnız kremasını çok sıkıyorlar ve krema tuzsuz, şekersiz, yüksek yağ oranlı pasta ara kreması gibi bişey. Meyvelerinde tadı olmayınca tatlı niyetine aldığım waffle kuru kuru gitti. Waffle konusunu fazla uzattım. Ordayken nesibenin de yurda kabul edildiğini öğrendim. Yurda dönüp aldıklarımı bırakıp nesibeye yardım etmek için hostele gittim. Onu da yurda taşıdıktan sonra nihayet odamdaydım. Ve komple temizleyebilecektim. Önce yerleri süpürdüm sonra, cifledim, sonra sildim ve sonra kalan eksiklerimi almak için tekrar nesibeyle real e gittim. Ordan akşam 8-9 gibi döndüm. Tekrar kısa bir silme işlemiyle artık ayakkabısız odama girebildim. Ohhhhh çok şükür. Niyetimde banyo yapıp yatmak vardı ki daha geleli hiç banyo yapamamıştım. Sonrası tam toparlanırken Rizeli gruptan kızlar aradılar. Biz geldik yurdun önündeyiz. Cuma akşamı Language evening toplantısı vardı. Gitme niyetim yoktu sonradan merak ettim. Yurdun altındaki bar gibi adı cafe olan yerde organize etmişler. Her milletten gelen insanların kendi ülkelerine ait masaları var ve kendi dilleriyle konuşuyorlar. Oturduk Turkish masasına bizim elemanların hepsi orda.değişik zamanlarda ve değişik yerde tanıdığım Türklerle tekrar bir aradaydık. Pek fazla kalamadım. Banyo içinde üşenip sabah erkenden sözünü vererek yattım. Sabah erkenden banyoya girdim ama benim için çok zor oldu. Banyoda askı yok, poşet kapı kolundan düşüyor, neyse ki duş perdesinin çengeli sağlamdı. Sonrası güzel bir kahvaltıyla güne başladım. Real den aldığım Nutella , enfes peynirim ve buğday ekmeğimle süper oldu. Yurttan aldığım 2 zl espresso üstüne çok iyi gitti. Yurtta magazine denen bir bölüm var. Ordan ihtiyaçlarını ücretsiz alabiliyormuşuz diye dün konusu geçmişti. Geçmiş senelerdeki öğrencilerin bıraktıkları eşyaları kullanıma veriyorlar sonra tekrar geri veriyorsun. Bende cattle istedim. Görevli de yok dedi. Ama gözümün önünde 4 tane var. Duruyor ama adam yok diyor. Tekrar ettim gene yok. Bende sadece Ethernet kablosunu alarak çıktım. İnternet pazartesinden sonra açılacakmış. Benimde bir sürü işim vardı. Sonra toparlanıp internete gittim keşke bilgisayarımı götürseydim. Meydanda kablosuz ağ vardır. Bir daha ki sefere. Çok dandik bilgisayarı olan bir cafeye girdim. Yaklaşık 1 saatine 4 zl ödedim ki beni kazıklamış da olabilir. Genel tursite bakış açısı. Girişte lehçe diliyle 2 zl diyo ama neye diyo bilmediğimden sesimi çıkaramadım. Sonrası tesco denen krakowun en ucuz marketine gittim. Gerçekten çok ucuz ürünler vardı. Kahve, çikolata, peynir, süt, (su bile sütden pahalı) yoğurt, kefir, espresso makineleri, kozmetik gerçekten uygun. Ama anlamadığım husus tuvalet kağıtları pahalı. En kaliteli ürünü 8 lisi 15-17 zl civarı. Peynirleri 15 ile 30 zl arası değişiyor. Kozmetik, su, temizlik vs ürünlerin kdv si % 22, yiyecek maddelerinin, ilaçların % 7. yarım kilo yoğurt 1,69 zl.450 gr kefir 1,80 zl. Yaşasın bol bol kefir içebilirim. Bugünde böyle alışveriş merkezinde geçti bitti. Yarın erken kalkıp, planlı yaşamak istiyorum....

Perşembe, Ekim 1

haftanın en güzel günü 1 ekim :)


Dün yaşadığım sevinci nasıl tarif edebilirim bilmiyorum. 3 gündür hostel köşelerinde 14 kişilik odada süründüğüm anlar nihayet geride kaldı. Yurda çıkabildim. Yupppppii. Bende Zaczek liler kervanına katılmış oldum. Nasıl oldu bilmiyoum. Çok şanslıydım. Normalde benim çıktığım tarihte sadece kendilerine yut çıkan öğrenciler kayıt olabiliyorlardı. Benim ayın 2 sini ve hata 5 ini beklemem gerekiyordu. Resmen mucize gibi bir şey oldu. 3 günümü geçirdiğim hostel macemamı kısaca özetlemem gerekirse, her gün odaya birileri gelecek korkusu özellikle erkek. Banyo yapamadım, yemek yiyemedim, üşüdüm hem de çok. Her sabah kahvaltıda et ezmesi tarzında daha çok kedi mamasına benzer ki gerçekten öyle görünüyür ve kokuyor (ıyyyyyyyyy). görmekten midemin kalktığı, ama kızarmış ekmek üstü tereyeğı, ve Hollanda peyniri ile enfes 3 lümü yiyerek doyuyordum. Gerçi ekmekleri o kadar ince ki kızartma makinesine gömülüp kalıyor. Çatal, bıçak ne varsa ekmeği yanmadan çıkartmaya çalışılınıyor. Personel güler yüzlüydü. Çalışan 2 kız vardı ki gerçekten yardımcı oldular. Diğer zamanlarımda oryantasyon programlarından kayıt yaptırdıklarıma katılarak, accomadation tourlarına katılarak, market square denen ana meydanda ne yapacağım ben diye düşünerek, diğer yurtlarda şansımı deneyerek, yemek yiyecek yer arayarak geçti. Günde iki öğün yemekten (ikinci öğün sadece çorba yada simit) ve yaklaşık sabahtan akşama kadar yürüyerek dolaştığımda zayıfladım. Dün odamı görünce daha mutlu oldum. Piast denen diğer yurtdan şartlar açısından gayet iyi. Oda iki kişilik tek dolap, iki yatak, iki masa, sandalye ve lavabo var. Banyo ve wc ortak kullanımda dışarıda. İşte bu en kötüsü. Koridorda bir elinde bornozuyla banyo-wc giden erkek - kadın tipler dolaşıyor. Buradaki yurtların hiç birinde oda içi banyo olayı yok. Piast da tek kapıdan girişte iki odaya açılan ve antreden de banyoya girebildiğin karşı odadaki 2liyle kullandığın ortak bir banyo var. Yeni oda arkadaşım kim olacak bilmiyorum. Umarım iyi birileri çıkar. Dün odaya şöyle bi göz gezdirip çıktım. Temel eksiklerimi kafamda oluşturdum. Ve Trükiye grubuna sözümü gerçekleştirmek için Piast’a yanlarına gittim. Merdia Markt’a götürme sözü vermiştim. Ama İkea nında yakın olduğunu haritamdan görünce plan değişti. Nawojka caddesinde 173 nolu otobüsle 3 km sonra ikea ama yanlış yöndeki otobüsle merkeze gittik. Madem merkez haydi mediamarkt. Hemen haritalar çıkıyor nereden aktarma, sonra hemen inip, tramwaya yetişiyoruz. Sonrası Real, Praktiker, mediamarkt ve avm. Saat 2 gibi girdiğimiz yerden anca 7 gibi çıkabildik. ki ben daha hostelden ayırlcam. Media Makrt da saatlerce fotoğraf makinelarına, mp3-4, pc, espresso mak. Baktım fiyatlara kısmen aynı, bazıları ucuz, bazıları pahalı. Sonra alacağımda gelirim diyerek Real’e girdim. Ama sanki Türkiye. Ürünlerin isimleri dışında her şey aynı. Şarküteri reyonu sayısız peynir ve salam, sosis tarzıyla dolu. Peynirlerin hepsinin tadına bakmak istedim. Ama buna izin veriyorlar mı bilmiyorum. Kasiyerin suratında korkarak sormadım. Buradakiler peyniri dilimle alıyorlar. Bende aldım 10 dilim. Peynir gerçekten ucuz. Çok çok özel peynriler biraz pahalı ama Türkiyeden ucuzdu. Yastık, yorgan, çarşaf, polar battaniye ekmek, su, domestos, çikolata vs en temelleri aldım çıktım.kızlarla buluşup yemek yemeğe oturduk pizza hut’a 5 kişi 115 zilotiye tıka basa doyup kalktık. Buda yaklaşık 55 tl yapıyo ki pizza hut için uygun bi fiyat. Geldiğimden beri ilk kez doydum diyebildim. Sonrası akşam vakti çıktık ki dışarıda yağmur. Yine Tram ve otobüsle geri döndük. Hostele gidip eşyalarımı alıp yurda yerleşmem lazımdı. Bana sağolsun sultan yardım etti. Önce aldıklarımızı zaczek. Sonrası hostel, ordan zaczek Taksiyi sorduk. 20 ziloty. Normalde maksimum 12 zilotilik bir yol. Adam saati bahane ederek 20 diye ısrar edince boşver çekelim dedik. Gideceğimiz yer yürüme 10 dak bir yol. Neyse yamur yağmadan vardık yurda. Sultan tek başına dönemediğinden onu piasta bırakacaktım. Haritamı yurtta unutarak çıktık yola. Sadece 15 nolu trene bineceğimizi biliyoruz. Ters istikamette gelen 15’e, Sultan işte bu diye atlayınca (ki ben o olmadığını tahmin ettim) merkeze tekrar döndük ki yanlış yön fark edilip inince karşıdan durağı bulmak için baya yürüdük. Durakta 40 dak fazla bekledik. Nihayet geldi tram ve bindik. Çok şükür. Yurduna yakın durak son durakmış. Geri 4 dak sonra kalkacağı ve son tren olduğu için o tek başına yürümek zorunda kaldı. Bende geldim yurduma nihayet. Ama deli gibi yorulmuş, valiz taşımaktan elleri kabarmış halde, ıslanmış, üşümüş, yürümekte zorlanan bir haldeydim. (acıdım halime). Yatağımı yapar yatmaz ağrı kesiciyle hemen uyudum. Dünün özeti pardon detayları bitti. Bugün planlarım ikea ya gitmek. Ordan öğlen kazimierz gezisine katılmak ordan da yerleşmek. Keza bunları yazmadan işe koyulamadım….