Cuma, Şubat 26

Zakopane!

Bu hafta o kadar hızlı geçti ki ne olup bitti anlayamadım bile.. Erasmus maceramın bitmesine günler sayılacak kadar az kalmasından mıdır nedir günler normalden daha hızlı geçmeye başladı. Laboratuvar da ise ilklerimi yaşıyorum. İlk defa analizlerini yaptığım yeni metodları öğrendim. Performansımın tam da zirve yaptığı zamanda dönüyorum. :( Valizi toplamak için daha erken önümde koskoca bir ayım var. Veda konuşması için bi ton zaman var. Önemli olan en verimli şekilde değerlendirip heybemi doldurmaya bakmak. 
Hafta sonuna girerken en güzel haber aldığım dersten 3,5/5 la geçmem. Bu kadar bile beklemiyordum. Çok sevindim.Başka güzel haber yok sanırım. :)
Geçen haftada ise; kültürel faaliyet olarak İdil Biret'i dinlemeye gittim. Haftalar öncesinden o günü bekliyordum. Filharmoninin takvimin de görünce inanamamıştım. Krakow da İdil Biret! waooowww, gelir de gidilmez mi! Cuma günü ertesi gün için bilet almaya gittim ama ilk defa Cumartesi biletleri tükenmiş. Mecburen sadece o gün için kalan biletden almak zorunda kaldım. Ders çıkış aç karna bir anda kendimi konser salonunda buluverdim. İdil Biret'in performansını yaklaşık 1 saat ilk sıradan dinlemek güzeldi. Senfonik konser olunca yalın piyanoyu pek fazla duyamadık. Ama güzel ve gurur verici bir tabloydu. Bir Türk olarak onore oldum.
Takip eden hafta sonunda ise Krakow'un yakınındaki turizm merkezi Zakopaneye gittik. Oda arkadaşım Elwira, Taiwanlı arkadaşım Shannon ve Ben. Ne kadar international bir ekip! Shannon'un ertesi günü temelli memlekete dönmesi nedeniyle o gün daha bir anlamlıydı. En önemlisi de Shannon'ın çok istediği karda kızakla kayma aktivitesini gerçekleştirebildik. Lehçe de yabuşka! (orginal yazılışını öğrenmeliyim). Bildiğimiz leğeni daha portatif ve saplı halini üretmşler denebilir. 5 zl ye satılıyor. Kiralanmıyor. (Gezmediğimiz kayak dükkanı kalmadı). Kızak da kiralanmıyor üstelik. Sadece satılık!.. Alsan da nereye koyacaksın, saklayacaksın... Almadık, Shannon'in de kursağında kaldı kayamadan dönecek memleketine diye üzülürken Türk zekası konuştu. :))) Türkiye dışında gördüğüm pistlerde hiç rastlamadım poşetle kaymayı. :)) Yurt dışında ekipmanı ile gerçekleştiriyorlar. Poşetlerle kaymayı kaldırmışlar ya da bilmiyorlar. Oysa ne gerek var Yabuşkaya!. Çıkartın poşetleri tepeden aşağıya hopppppppppppp! :))) İlk gösteren ve deneyen ben, güzelce bir reklamla kahkahalar eşliğin de kaydım. Ardı ardına kikirdeşerek kaydık. Pistte çocuğunu kaydıran Polish anne bizi görünce burası çocuklar için uyarı yaptı (kibarca kovmaya çalıştı) ama biz dinlemedik bile... :)) Çok güldük, çok eğlendik. Bizim oralarda biz böyle kayarız demeden kendimi alamadım.. :) Günün sonunda kaymaktan totomuz ağrısa da günü herkes mutlu kapattı. Shannon da Türk işi yabuşkayla kaydı ve içi rahat bir şekilde döndü yurduna.. :)) 
Hafta içinde ise önemli bir adım atarak Fulbright'a doktora için başvurmaya kararını verdim. Amma velakin mülakatı korkutuyor. Sonrasında ise girmem gereken bir sürü sınav. Her şeyden öte başvurusu öldürüyor adamı. Bu kadar detayı tahmin etmezdim. Yazınızla başlayan ve ardı arkası tükenmeyen bir sürü kutucuğu doldur doldurabilirsen. Bir noktadan sonra cümleler tekrar etmeye başlıyor. Orijinal cümle kurmakta zorlanıyorum. Yazmam gereken iki kompozisyon da cabası. Geçmişten günümüze bakış, gelecek planları ve şu anki bulunduğum noktadan çizeceğim tablo üzerine. Bir bilsem nasıl bir tablo istediğimi.. :) Velhasıl her an bıkabilir ve cayabilirim. Yehovacılardan ise bıktım bile! Pes etmiyorum ama gereksiz bir girdaptan kurtulmak istiyorum. Bu hafta yine kapımdaydı Beti. Pazar günü toplantılarına davet etti. Türkçe yayınları toplamış gelmiş tutuşturdu elime. Son kez gidip, konuşup daha fazla irtibat kurmak istemediğimi dile getireceğim. Umarım son konuşmamız ve birbirimizi son görüşümüz olur. Şimdilik böyle...
Zakopane fotoğraflarına buyurun;
Bindiğim en büyük ve hızlı liftti.7 sandalyeli ve pencere korumalı!
Zirveden Zakopane ve Tatra dağları!
;) Bu atlayış için çok uğraştık... 
Shannon bu pozuna bayıldım.. :))) hala gülüyorum...
İniş hızlı geçti, manzaranın keyfini uzun sürmek isterdik!

Kubiğe binemedik.. Pahalı olmasaydı! :(
Her yerde peynirleri... Hijyeniteden uzak olunca denemek istemedik..
uyyyy... pek şirinlerdi..
Geleneksel pazarın görünümü.
Yaşasın Zapiekanka!. Ucuz ve doyurucu bir yöntem..
Tatlısız olmaz. Waffle ve cappucino! ımmhhh
Ne zamandır niyetliydim ama kullanmaya cesaret edememiştim bu şapkalara. Artık benimde kocaman bir tilki şapkam var... :))) Kafam normalde biraz büyük, bu şapkayla daha da büyük oluyor. Ama çok güzel ısıtıyor.. 

Hiç yorum yok: