Cumartesi, Mart 13

"Raritas"

Günün nasıl bittiğini anlamadan akşam oluyor, haftanın nasıl bittiğini anlamadan hafta sonu geliyor. Yazacak konular birikiyor, yorgunum sonra yazarım diyorum, erteliyorum, sonra da unutup gidiyorum.
Kalan günlerimi annemgiller saymaya başladılar bile. Sayılı gün çabuk geçer muhabbetine devam ediyoruz. Ama ben çabuk geççsin istemiyorum ki. Kafamda bi ton plan var, gitmem gereken yerler, almam gereken hediyeler vs. Son dakikacı bir insan olmamak için ne kadar çok çaba göstersem de bu benim kaderim. Bu kez planlıyım bakalım umarım sakin sakin toparlanıp sağ salim varabilirim evime. Rüyama girmeye başladı bile, uçağı kaçırıyorum, toparlanamıyorum, vizem bitiyor, param yetmiyor vs kabusum oluyor. Gitmekten söz etmek yok dedim kendimce ama bahsini etmeden duramadım. Bu hafta sonu nazi kampını görmeye gidecektim ama havalarda bi iyi olmadı ki! Hafta ortasından beri karlı hava devam ediyor. Gündüz -4, gece -10 da Mart ayını geçiriyoruz. 
Neler yaptım, çalışmalarım nasıl gidiyor biraz da bundan bahsedeyim. Dönünce malum mezun olacağım, sonunda iş hayatım başlayacak ve iş aramaya erkenden başlamak lazım. Her gün kariyer.net de bakma hastalığı oldu. Artık kim ne arıyor ezberledim. Düşündüğüm bir kaç tane ilana başvurayım dedim demesine ama cv'mi güncelleyemedim. Danışmanımı yakalayamadım ki bir türlü, bu haftayı da izinli olduğunu öğrenince gitti benim başvurular dedim. Haftaya ilk işim çalıştığım projenin finansal kaynaklarını öğrenmek olacak. (Ey İK uzmanları lütfen  kimseyi almayın bekleyin ben de varım... :) )
Diğer taraftan laboravuarda bir öğrencim oldu. Pek komik.Yeni verdiler elime garibi ;) İsmi Ewa, lisans 4. sınıf öğrencisi, mikrobiyoloji de uzmanlaşmak hayaliymiş. Sen benim elimde Türkiye de olacaktın diyorum içimden; her gün bulaşık yıkatırdım. Şaka şaka, bana yapılanı ben yapmazdım. Mikrobiyolojiye başladığım sıralar lisans 3'de bir yılım sadece bulaşık yıkamakla geçirdim. Tüp ve petri yıkamak üzerine uzmanımdır. :) Burda ise bulaşık o  kadar az çıkıyor ki herşey tek kullanımlık. Canım otoklavlanabilir Falcon tüpleri çöpte görünce içim gidiyor. Yıkanıp sterilize edip tekrar kullanılabilir cinsten ama çöpte. Sonra çok çabuk bitiyor Falconlar, steril malzeme sıkıntısı yaşanıyor. Falcon dilenirken buluyoruz kendimizi. Madem çöpe gidiyor, daha ucuz olanı alınabilir ya da yıka, sterilize et, kullan. Zaman kaybı bir taraftan kabul ediyorum. Ama bir sürü teknisyen var onlar hazırlayabilir. Neyse konumuz bu değil, fazla uzaklaştım. :) Ewa ya dönersek ben gittikten sonra projede devam edecek, benim yerime yetiştirmeye çalışıyorum ama gel gör ki hücrem üremiyor. (Yine kontamine oldu, çok çok üzüldüm, göremiycem sonucunu böyle giderse). Ewa'yla hücreyi beklerken başka alanda çalışıyoruz. Toksin analizi yapıyoruz ama sonuçlarımızı beğenmiyorum. Tavşan kanına ihtiyacımız var. Piyasa da yok. Tavşan kasabına gidip ellerimle kesilen tavşanlardan kan toplayacağım (bu fikiri attığıma pişman mıyım bilmiyorum). Şimdilik sakinim ve yaparım diyorum. Sevimli tavşanları kesilirken görünce aynı şeyleri düşünebilimiyim emin değilim. Bilim için yapacağım yapmalıyım.. :)) 
Bu hafta da ise danışman giderken bir sürü iş analiz verdi gitti. Pazartesi lab toplantısında hepsinin sonucunu görmek istiyor. Sonuç elde etmek için bu haftayı sabah 8 akşam 8 çalıştım. Erken geldiğim günler de bir iki saat uyudum gece okula gittim çalıştım. İki kez gecenin bir vakti okula gidip, ekimi yapıp, sabah kontrol ettiğim bakterinin üremediğini görmek çıldırttı. Cuma günü inat ettim sonuç için ve sonunda başardım (keza haftasonumu feda etmek zorunda kalacaktım). Kendi ilkel yöntemimle kalitatif analizini gerçekleştirdim. Ellerimde fotoğraflarım var hey hey heyyyy ;))) Şimdi onun sonuçlarını toparlamalıyım ve yakışır bir rapor yazmalıyım :))
Sosyal hayat ne alemdeydi peki; Oda arkadaşım Elwira ve erkek arkadaşı Lukaz'la birlikte "Alice in  Wonderland" 'ın vizyona girdiği gün gece seansında bulduk kendimizi. Senaryo az daha orjinal olabilirdi ama güzeldi yine de. Renk çeşitliliğine ise bayıldım.
Sinema dışında boş vaktimi hediye seçmekle geçirdim. Hala tamamlayamadığım hediyeler var. En önemlisi de babama ne alsam!. Bir türlü karar veremiyorum. Aaaa bu arada hayatımda  bir ilk gerçekleştirdim. Topuklu ayakkabımı aldım hemde iki tane. Benim için çok büyük bir adım. Gelinliğin altına bile converse giyersin diyen arkadaşlarımın içleri rahat edebilir. :))) Henüz sokağa çıkma cesaretini bulamadım, öğrenmem lazım yürümesini. ;)) Çok komik ya, daha önceden alışmak lazım mış. Nedir bu heves bendeki! onu da anlamadım.. (İş kadını olcam ya!!) :)))
Diğer bir sosyal aktivitem; Lab arkadaşım Karina ile birlikte şehrin kalite restaurantlarını deniyoruz. Özellikle Michelin rehberine girmişlere bakıyoruz. ;)) Çok paramız olduğundan değil hani, yanlış anlaşılmasın. Oturuyoruz, tatlımızı yiyip kahvemizi içip çıkıyoruz. Restaurantı görmüş ve denemiş oluyoruz böylece :))  Yemek yemeye kalksak bulaşıkhanede kendimizi bulmamız gerekebilir. Bu aktivitemizi sürdürmeye çalışıyoruz. Bu hafta bir cafe tercih ettik, üçüncü mekanımızı bugün yarın gidip test edeceğiz... Pek eğlenceli ve keyifli oluyor. :)))  Fena eleştiriler yapıyoruz, cam kirli, servis kötü, şuydu buydu vs. Michelin'e yazmalıyız diyoruz..
Tatları damadığımızda kalan, Karinanın parmaklarını birleştirip öperek "Raritas "  diyerek lezzeti  tarif etmesi çok hoş oluyor ;)) Bu kelimeye tercüme bulamadım. Karinaya göre ingilizce deki  lezzetli kelimleri hafif kalırmış bu kelimenin anlamında. Raritas olarak kabul ettim gittim. Lezzetin zirvesi ve başlığın anlamı anlaşılmıştır herhalde ;). Yakında bir kelime yada deyim bulacağım. Bunun için ise, biraz daha tatmam, yemem gerekiyor bunlardan ;))  Şimdi de mekan ve lezzetlerden fotolara buyurun... 
Miod Malina'dan Karina ve erkek arkadaşı! (adını unuttum, çok ayıp!)
Yöresel elmalı tart.. ;) Tadına bakmadan önce fotoğrafını çekmeyi unutmuşum (görüntü için üzgünüm).
Wesele'deki elmadan avize..
"Raritas" tiramisu.... tarif edilmez güzellik
 Wesele'den Rynek

Hiç yorum yok: