Salı, Ocak 26

Deli gibi koşuşturmaca ve Zawoja!

Geçirdiğim şu son 5 günü anlatmaya kalksam sayfalarca sürer. Uzun süredir bu kadar yoğun yaşamamıştım. Bol olaylı, atraksiyonlu bir hafta içi ve ardında haftasonu geldi. Dinlenemeden yeni bir hafta başladı bile.. Bazen kendime şaşıyorum, yaşıyormuyum ben diyorum... ;) [Anlatınca eminim bana hak vereceksin...]
Başlayalım geçen haftadan, Pazartesi, Salı günü Permbe günü olan sınavıma zihnen hazırlanmayla geçti (maalesef fiiliyata dökemedim). Labda da pek bi iş yok gibiydi, hücremin üremesini beklememeye devam ediyordum. Beni boş boş gören  supervisorum Dr.Koziel yeni bir çalışma vermekten kaçınmadı. Salı gününden elimde bir anda 4-5 makale ve yeni bir metod çalışma programını buldum. Önce sadece okumam ve öğrenmem söylenmişti, ne zaman deneye başlanacağı hakkında bilgim yoktu. Çarşamba günü ise tek programım sınavıma çalışmaktı. Dr.Koziel de perşembe günü için protokol yazmamı istedi. Sınavım var dedim demesine ama yine kurtulamadım. Yeni metodu A'dan Z' ye herşeyiyle yazmam gerekiyordu.  Çarşamba gecesi sınavı bir kenera atıp sabah 5:30'a kadar üzerinde çalıştım. Beğendin mi yaptığım işi hayır! o kadar saat kaynak ara metod güncelle, buffer hesapla derken sabahı ettim. Sınava çalışayım birazda dedim ama içimde hiç rahat değil korkuyorum sınavdan. Ona da bir saat kadar çalıştım. Nasıl olsa, dersten sonra sınav yapar, ders esnasında biraz daha bakarım dedim, vurdum kafayı yattım. Bir saat uyudum uyumadım sersem bir şekilde gittim okula. Attık bir zar tutmadı, hoca gelir gelmez sınav yapmaz mı! Üstelik çalıştığım hiçbir yerden de soru yok.. Ne halt edeceğim ben böyle... Hoca bir ara ortalıktan kaybolmasıyla (sağolsun) Wojtek'ten kopya çektim, yarım yamalak cevapladım. Çekerkende yakalandım o ayrı bir utanç verici durumdu... Velhasıl kalırsam kalayım dedim verdim çıktım...
O gün sınav ve ders sonrası labda akşamı ettim. Metod üzerinde konuş, denemeyi ayarla, ekimi yap derken saat nasıl geçmiş anlamadım. Yurda dönünce 1 saatlik uyumama rağmen üstüne birde koşuya çıktım. -9 da buzda koşmakda pek akıl karı değil. Allahtan hastalanmadım. O akşam Türkiyeye dönen bir arkadaşın veda partisi vardı oraya da uğrama niyetindeydim,  çıkmadan önce aradım ulaşamadım bende vazgeçtim iyi ki de gitmemişim.
Cuma günü ise sabah 9 da başladım çalışmaya. 2 saat de bir kültürden örnek alıp analizi yapıyordum . Her bir analiz zaten 1 saat sürüyor, dinlenmeden bir sonraki parti... Labda bir o köşeye bir bu köşeye derken o gün de akşam üstü labdan ayrılabildim. Akşam da başka bir Türk arkadaşın "good  bye erasmus" partisi vardı ki çok çok yorgun olmama rağmen gittim. bir saat kalır dönerim dedim olmadı 12 de anca kalkabildik. Yurda gel Cumartesi için çanta hazırla derken gece 1 de yatabildim.
Zawoja'ya günübirlik kayak gezisi için hafta içinden kayıt yaptırmıştım. Cumartesi sabah 5 de kalktım. Toplanma yeri otobüs terminalinde saat 6:00 da. 5:30 yola koyuldum. Issız, soğuk, tek başıma durakta bekledim ama tramway gelmedi. Geç kalmayayım bari dedim başladım yürümeye 15 dakika -20 de yalnız, soğuk boş sokakta yürüdüm. Yürürken gitmek ve geri dönmek arasında gidip geldim. Theatre Bagetela denen durağa geldim ki benim geç kalan tramay çıkageldi, neyse dedim koyulduk yola artık devam. Buluşma yerini bulmak ayrı bir olaydı. 6 ya 5 kala bulamayacağımı anlayınca organizatorü aradım, çocuk anlatıyor ama ben gram anlamıyorum. Hiç normal değil, kafamı toparlayamıyorum ki anlayıp, kavrayayım, bulayım. Günlerdir o kadar efor ve uykusuzluğa böyle olur işte...  Neyse sora sora buldum. 15 kişilik kontenjanlı gezide 13 kişiydik. 4 Leh, 1 Türk(ben), 8 İspanyolla koyulduk yola... 2 saatlik yolda uyumaya çalıştım biraz başardım.
Zawoja'ya varınca dolmuştan iner inmez nasıl bir soğuk aman Allahım!. Kara gidiyorum diye kat kat giyinmeme rağmen dondum dondum. (- 25 olabilir) Ski pass'ın açılması bekledik 1 saat kadar. Bu arada kayak kiralama ile uğraştık.. Gruptan hiç kimse ne tanışmaya yanaştı nede kaynaşmaya.. Herkesin bir grubu vardı. Bir ben birde organizatör yalnızdı. Onla da pek konuşamadık çünkü ne dediğini anlamıyordum.. O bana bir şey soruyor ben alakasız bir cevap veriyorum. Çok komikti, demiştir; ne aptal kız diye ;)))
Neyse ski-pass 9 da açıldı, 14'e kadar 5 saat süremiz vardı. Mümkün olduğunca dolu dolu geçirmeye çalıştım.  Hava da güneşli olunca oh değmeyin keyfime.. (-9 da güneş hiç ısıtmasa da varlığı yetiyor)
Yine kendimce eğlenerek, kayarak, düşerek, yuvarlanarak, foto çekerek, video kayıtlarına konuşarak geçti. 8-9 kere çıktım kayarak indim ama bir tanesini bile sıfır düşüşle başaramadım. Tam düşmeyeceğim diyorum; çok hızlanıyorum, yavaşlayayayım derken sert fren hopppp yerdeyim. Sola dönüşlerimi çok geliştirmiş, sağ eksik kalmış, sağa çalışayım derken de fren ayarsızlığı; o kadar sürate bir anda frenle yine yerdeyim... Hele o son iniş rampası komple buz, düşünce durulamıyor bile, sürünüp gidiyorsun... Uykusuzluk, koşudan ve lab performasımdan kaynaklı bacak kaslarımın yorgunluğu da eklenince pek gücüm yoktu. Eğlenmek ve keyfini çıkartmak bakımından değerlendirirsem tüm kayak performanslarımdan en iyisiydi. Dinç bir vücutla daha iyisi yapabileceğime eminim. Neyse efendim yine iyi ki de gitmişim ne iyi etmişim. ;) Üstelik o kadar da uygundu ki; 25 tl otobüs ve sınırsız ski-pass, ski kiralama 15 tl, kahve ve snikers 3 tl = 43 tl cik harcadım ki çok komik bir rakam... Sağ salim yurduma varabildim. Dinlenebildim mi hayır! ;) (atraksiyona devam)









Pazar günü yine sabah çok erken uyandım. Bu kez çok fazla samimi hatta hiç samimi olmadığım, en fazla 3-4 kere karşılaştığımız bir Türk arkadaşa hava limanına geçirme sözü vermiştim. Onu yerine getirmek için 6:30 da yoldaydım. En fazla 2 saatimi alır dönerim dedim ama 5 saat den fazla zamanım gitti. Neler oldu neler! Arkadaş biletin gidiş dönüş Türkiyedeki bir acentedan almış. 24JAN olması gereken bilet acenta hatası ile 24Oct ye kesilmiş. Hiç kimsenin de gözüne batmamış. OCT yani Kasıma kesilmiş, İngilizce görüp Türkçe algılamak bu olsa gerek. Arkadaş şok içerisindeydi . Şaka gibi pılını pırtını topla Erasmusa, Krakow'a veda et, elindeki bilet gçersiz olsun ve kala kal hava limanında. Bilet kasımdan yanmış kullanılamaz, yeni bir bilet alması gerekiyor. Yeni bir bilet 800 tl. 24 ya da 25 gitmesi şart çünkü 25 de vizesi bitiyor. Tamda biz ne olacak  şimdi diye düşünürken bir Türk (iş adamı görünümünde) çıkageldi. "Merhaba! bende arkadaş arıyordum, nerden böyle? " sorusuyla dumur olduk. Nereden çıktı böyle! (Havalimanında toplasan 100 kişiden fazla insan yok pazar sabahı ve Krakow da) Kasıntılı adamımız blackberrysini, telefon kartnı bilimum ne gerekiyorsa yardım etmeye çalıştı. Para bile teklif etti! ;) Ara ara artis artis konuşmaları bezdirmedi değil. Ben şurda fuardayken şöyle bir olay oldu burda bu başıma geldi, tercümanımla ben şurdayken vs vs... pek sıkıcıydı dinlmek ve kafa sallamak zorunda kaldım. :( Sağ olsun elinden geldiğince yardım etmeye çalıştı inkar edemem. Eski biletden hayır gelmeyeceğini öğrendikten sonra işadamımıza teşekkür edip koyuduk bilet bulmaya! Velhasıl bilet bulana kadar, öldük öldük dirildik. En uygun ve tek olasılık; önce Stutgart'a gidip ordan Pegasusla Sabihaya inmek. Son dakika Stuttgart bileti olunca bir hayli pahalıya patladı ama gittiğine şükrettim. Pazar günü yorgunluğu mu daha atamadan bir koşuşturmacayı daha atlattım. Bacaklarım ağrıdan kopuyordu. Hafta içi de ilk günden yoğun bir şekilde başladı ve devam ediyor (Pazartesi 13 saat kesintisiz çalıştım).   Onları da artık başka bir yazıya bırakayım. Keza çok fazla yorgunluk cümlesi beni yordu!

2 yorum:

Banu dedi ki...

naciyeciğim,
fotolar bir harika olmuş, bakmaya doyamadım. ellerine sağlık. bi kaçını büyütüp poster yapalım mı benim yeni eve:)

NYCity dedi ki...

Elbette elbette. Evinde görmek beni onure eder. HDR olayına el attım yakında HDRlerimi yayınlayacağım. Hele bir Paris fotom var görmelisin. :)) Zawoja sönük kalabilir..
Bu arada yakında minicik bir sürprizim olcak! ;)