Pazar, Ocak 10

2010'un ilk haftası

Yorucu ve bir o kadar da keyfli geçen tatilden sonra haftaya adaptasyonum pek kolay olmadı. Hem dinlenmeye çalışarak hemde sorumluklarımın üstesinden gelmeye çalışarak geçti. Aylardır projeye dahil olma hayalindeydim. 2009'un sonunda hayalimin gerçek olacağı haberini aldım.Yeni yıldan itibaren de çalışmaya başladım. Bu bağlamda Pazartesi günü 2010'un en güzel başlangıcı oldu. Mutluluktan havalardaydım. Uçuşum çok uzun sürmedi tabi, çalışacağım konuyu ve yapacaklarımı öğrenince gülümseyen yüzüme tedirgin bir ifade beliriverdi. Supervisor'um dediklerine kafa sallıyorum ama gerçekte ne yapacağız, neden, niçin'lere cevap bulamıyordum. Okumam için verdiği makaleler de beni aşıyor. Üzerinde çalışıyorum ama detayda anlamam için destekleyici kaynaklara ihtiyacım var. Üstesinden geleceğime inanıyorum. Umarım bu kadar pozitif düşünceye bir şeyler aydınlanır. Yeni bir gen keşfetmiyeceğim ama proteinin metabolizmasını anlamaya çalışacağım. İlk iş olarak hücre kültürle başladık. Tüm hafta hücre kültürümle ilgilendim, özenle büyütüyorum. Başına bir iş gelmemeli, çocuğum gibi görüyorum. Seviyorum, hassas davranıyorum, üzerine titriyorum.. :))) (uyyyyyyy... hafta sonunu iyi geçirmiştir umarım, güzel güzel büyümüştür, kontamine olmamıştır inş.)
Lab dışında geçen zamanlarım da mümkün olduğunca sağlıklı ve kaliteli yaşamaya çalıştım. Her gün yemek yemeye dikkat ettim. Kayak tripinde çok eleştiri almıştım, sağıklı beslenmiyorum, yemek yemiyorum diye. Dediklerini yaptım, üşenmeden her gün yemek pişirdim.. :)
Hafta sonuna doğru Yahova grubu yine ziyaretime geldi. Kapı çalışından anladım ama umudumu kesmiştim gelmezler artık diye.. İnanmıyorum kadın da ne azim. Ben sözümü bile yerine getirememiştim. (henüz cevaplamam gereken 4 soru hala askıda). Utandım sözümü zamanında tutmadığım için. Enteresan bir olay da ; daha önceden verdiği kitap hakkında detayda anlamıyorum İngilizcem dini terimleri anlamada yetersiz deyince hiç üşenmeden Türkiye'den benim için Türkçe kitap getirtmiş. Görünce şoke oldum. Bu nasıl organize olma, nasıl çalışma.... Gelecek hafta toplantılarına çağırdılar, İncil okumalarına.. Fırsatım olursa gideceğim, ödevimi de yapıp götürcem.
Diğer taraftan spora başladım, malum kayak sonrası hamlığımı biraz atmışken devam ettireyim dedim. Çıktığım koşudan 5 dk geçmeden tıkandım. Yürüyerek geçirdim hedeflediğim zamanı. Devamının gelmesini umuyorum.
Cumartesi ise Erselle birlikte ani bir konser kararı aldık. Gittik Filarmoniye yine bir senfonik konsere. Çello ağırlıkta bir konserdi, başlangıç güzeldi sonraya doğru biraz uyuttu. :) Canlı konser dinledik güzel oldu dedik, ayrldık salondan.
Bugünde Banu hocamdan esinlenerek aşure olayına el attım. Bizim evin de eskiden beri adetidir; Muharrem ayının ilk günü bir kazan aşure pişer ve tüm komşulara litre litre dağıtılır. Evimizde koca bir kazanı pişirmeye müsaittir. Eski Alanya evlerinden olunca mutfakta bir ocaklık ve odun ateşinde pişirilen aşure.. üfff üfffff ... Annemin aşuresini üniversite hayatım boyunca pek yiyemedim ama tadı hala damağımdadır. Aşure zamanı dışında da canım çok çektiğinde kırmaz yapardı. :( (Anneciğimmm seni çok özledimmmmmmm..) Başkalarının yaptığı aşureyi pek yiyemiyorum, içerisinde ne kadar kuru meyve varsa dolduruyorlar, hele koca koca kayısılar, osmos olmuş üzümler, ne bulursa katılır mantığı, bence tadını ve rengini bozuyor, sade ve lezzetleri çok karıştırmadan seviyorum. Gerçi üniversiteden Kadir hocamın kestaneli, narlı aşuresini es geçemem.  Hiç üşenmeden 3 kilo kestaneyi ayıklamış, aşureyi pişirmiş getirmişti. İlk ve son kestaneli aşureyi o zaman yemiştim pek orjinal ve çok güzeldi.
Bende kafama göre annemin yaptığı usulde pişirdim aşuremi, arkadaşlarıma dağıtmak için tek tek  süsledim, hazırladım. Bence pek leziz oldu.. Bakalım tadanlar ne söyleyecek!
Haftanın dikkat çeken yemek fotoğrafları; (Babam en az annem kadar ne yiyor bu kız diye merak ediyor, korkmayın kendime bakıyorum) : )


 Yoğurt soslu brokolili pilav (güzeldi)


 Yoğurtlu gnocchi (ocakta unutmuşum fazla haşlandı, idare ederdi) 
 












Kiraz barbunya (havucum yoktu, şöyle böyle oldu) 

  
Aşuremm! (çerez bardağı gibi duruyor ama leziz!)




"Dört duvar arasında hayat öğrenilmiyor" Barışın sözü, duvarıma yazdım dedim ama inanmadı :))

2 yorum:

Banu dedi ki...

yoğurt soslu brokolili pilavda gözüm kaldı naciye. bi tarifini yazabilir misin?:) brokoliyi de yoğurdu da pilavı da çok severim de:) aşure senin elinden çıktıysa eminim güzel olmuştur. bu arada gerçekten o bardakların dibinde aşure mi var, nasıl ulaşılıyor peki:)) yehovacılara git ve cemaat evlerinin sana sğladığı irşad yetenekleri kullan üzerlerinde. gerçekten kaşınmışlar. ama çabaları takdire şayan. hedefine ulaşmanı kutluyorum, makaleler karşısında yaşadıkların zor olmalı ama sen çok azimli ve güçlüsün maaşallah. ben bu aralar (umarım pek uzamaz) boş gezenin boş kalfası olacağım. halk günlerinden faydalanıp sinemaya gitmeyi, kitap okumayı artırmayı ve alanyanın nimetlerinden yararlanıp yürüyüşler yapmayı planlıyorum. bu arada sana yakın zamanda bi sürprizim olacak:) bu sefer burdan yazıyım dedim nie bilmem.

NYCity dedi ki...

;)Yoğurt soslu brokoli son derece basit olup sadece yarım saatinizi alır. ;) Hazır olarak poşetli pilav alınır kaynar suda 20 dak. haşlanır, poşet kesilip pilav içinden çıkartılır. ;) (gerçek söylüyorum) hafif tereyağı ve tuzla lezzetlendirilir. Bu arada brokoliler yeşilliğini yitirmeden hafif yaşlanır. Haşlandıktan sonra buzla muamele yapılırsa daha yeşil durur ama gerek duymadım. Yoğurt sosumuz da; 300 ml yoğurt alınır,(bizim halis koyu Türk yoğurdumuz burada Yunanlıların olarak satılıyor, son derece üzücü) içerisine hazır yoğurt sosu döküp karıştırılır ve tabağın altına önce pilavı, üstüne borakoliyi, en son olarak da yoğurt sosunu döküp afiyetle yenir.. Öğrenci menüsü işte ;) hızlı basit ve besleyici...
Geçen sene Tömere de yapıp götürmüştüm, o zaman Duygu Hoca vardı sınıfça bardakta aşureleri yemiştik. Fazlasını da Melis'e bırakmıştım dağıtması için. Sana ulaşmadan bitmiş demekki. Kasem yok ki ne yapayım alternatif bardak. Kaşık kaşık aşure... ;) Yehovacılarla İngilizcemi geliştirmek için muhabbet ediyorum. Bir taşla iki kuş. Tebliğ vazifemi de yapayım diyorum bu arada da. ;) Bu akşamdan itibaren olayı çözmeye başladım. Yavaş yavaş jeton düşüyor.. ;) Ankara'ya hemen gidiyorsun diye düşünmüştüm. Biraz daha Alanyadasın demek. Dinlenmen aslında iyi olmuş. Ne güzel işte, bol aktiviteli güzel bir fırsat. Yapamadıklarını yap.. Alanya'nın tadını çıkart. ;)) Ah ahhhh şimdi orda olmak vardı; karda kışta millet donarken, güneşte iskelede yürümek.. Güneşi görmeyeli uzunca zaman oldu :( Hımmmm sürprizzzzz.... yupppppiiiii ;))) ne ki acaba, meraklandım şimdi. Mektup?, Çikolata?, Alanya kumu?, Güneş?, yok yok buldum İngilizce Sözlük? .... ;)))))