Salı, Temmuz 8

Yuvaya Dönüş!!!

Nihayet beklenen gerçekleşti. Yıllardır ailemin özlem duyduğu bekleyiş sona erdi. Yaklaşık 7 -8 yıldır ayrı geçen koskoca zaman. İlk üniversiteye gidişimi dün gibi hatırlıyorum. 17 yaşında ilk kez şehir dışında yaşamaya başlamak. Yeni insanlar, yeni ortam ve yeni bir hayat. Aslında alışmak zor olmadı. Dönüş daha zor geldi. Şimdi daha büyük sorumluluklar beni bekliyor. İşsiz mühendisler arasındayım. Umarım iş bulmam uzun sürmez. Ankarayı çok özleyeceğim. En çok da dostlarımı, ailem gibi yakın olan komşumu, arkadaşlarımı. Kızılayda karda yürümeyi, Cinnah'tan hızlı hızlı yürüyerek inmeyi, Tunalıda kahve içmeyi, Kuğulu parkta kuşlarla simit yemeyi, bahçelide turlamayı, hep yalnız gitmekten hoşlandığım Devlet tiyatrolarını, kampüste saatlerce bisikletle gezmeyi, okulda çalışmayı vs. vs. Herşeye rağmen üniversite hayatım çok güzel geçti. O kadar çok alışmışım ki öğrencilikten kopamıyorum. Şimdiden doktorayı ciddi ciddi düşünmeye bile başladım. Her neyse. Bunu düşünmem için biraz daha vaktim var! diye düşünüyorum.
Ailemle birlikte olmaktan daha güzel bir şey yok herhalde. Evde 3. haftamın içerisindeyim. Evden dışarı pek çıkmıyorum. İnternet hizmetini iş yerinden eve taşımak 2 haftamı aldı. İnternete o kadar çok alışmışım ki netsiz günler çok zor geçti. Nihayet sorunsuz bağlanıyorum ve yazabiliyorum. Hava çok sıcak ve bunaltıcı. Akdenizin kışını seviyorum. Bir sonbahar çocuğu olarak yağmurun gelmesini iple çekiyorum. İş arayışındaki tembelliğimde buradan kaynaklanıyor muhtemelen. Yazın sıcağında hele Antalya gibi bir yerde bunaltıcı havada çalışmak gerçekten çok güç. Klimalı ortamlardan nefret ediyorum. Direk çarpıp hasta ediyor. Bağışıklık sistemim klimalar için zayıf kalıyor. Hal böyle olunca hava sıcaklığının biraz düşmesini bekliyorum.
Memlekete gelmeden önce yapacaklarımı listelemiştim. Bunlardan biriside Uluslararası Aspendos Opera ve Bale Festivaliydi. Temsilleri izlemeye hiç gidemedim. Ankaradan vakitlice dönemeyişim geldiğimde de zaman ayıramayaşıma üzüldüm. Artık seneye kaldı.

Günlerim güzel geçiyor. Bol bol netden belgesel, dizi, film izliyorum. Tv de favorim Da Vinci Learning ve Eurosport. Geçen pazar müthişti. CNNTurk 'e kilitlendim resmen. Öğleden sonra önce Silverstone da F1 yine İngiltere de Wimbledon Tenis Turnuvası vardı. Federer ve Nadal. Tenisi çok keyif alarak izlerim. Kişiler önemli değildir. Ama bu kez Nadal'ın kazanmasını istemiştim. Geçen sene Nadal'ın kaybetmesine çok üzülmüştüm. Çok uğraşmıştı. Çok az kalmıştı kazanmasına ki ucundan kaçırmıştı. Bu sene daha da formda gördüm. Fransız açıkta kazandığı 1. liği İngilterede de yaşamak istiyordu. Müthiş final mücadelesini merkez kortta izlemek vardı. Çok çok güzel oynadılar. Her saniyesi heyecan doluydu. Nadal, Federer'e 6. şampiyonluğunu almasına izin vermedi. F1 de ise çok süpriz isimler podyumdaydı. Hamilton yurttaşlarına çok büyük bir sevinç yaşattı. İyi bir yarıştı dolu dolu. Yağmur geçişleri oldu sürekli bu da yarışa bence heyecan kattı. Spin atmayan çok az pilot vardı. Silverstone'nun yağışlı olması aynı saatlerde Wimbledonda günlük güneşlik olması beni şaşırtmıştı. İngilterenin havasına hiç belli olmuyor. Yaklaşık 2 saatden sonra kara bulutlar Nadal ve Federerin üstüne çöküverdi. Turnuva yağmur yüzünden 2 kez ara verildi yaklaşık 7 saat sürdü. Sonunda zafer Nadal'ın oldu. Tek bayanlarda Williams kardeşlerin final mücadelesini izlemekten de çok keyif aldım. Zafer Venus 'ün oldu.